29 Eylül '01
Sayı: 28


  Kızıl Bayrak'tan
 Emperyalist savaş, ABD ve Türkiye

  Temel demokratik hak ve özgürlükler hedef tahtasında

  Emperyalist savaşın faturasını ödemeyi reddedelim!

  Dünya jandarmalığını pekiştirme hesapları

  Emperyalist savaş ve Türkiye
  İMF yeni saldırılar peşinde
  Tekel işçisine kapsamlı saldırı
  Aymasan dayanışma gecesinden notlar...

  Amerikancı iktidar ülkeyi emperyalizmin savaş arabasına koşuyor

  Yılgınlık teslimiyete direniş zafere götürür!..
  ON'lar devrime adadıkları yürekleriyle yolumuzu aydınlatıyorlar!
  Ölüm Orucu Direnişi 345. gününde sürüyor...
  "Yaşamı, onuru, umudu ve geleceği savunuyoruz"

  Ekim Gençliği'nden

  Emperyalist savaşa hayır!
  Mücadele Postasi

 Tüm yazılar

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Kızıl Bayrak'tan

Direnişi Armutlu'da sürdürmekteyken şehit düşen Zeynep Arıkan, Ali Rıza Demir, Ankara'da Ayşe Baştimur ve Özlem Durakcan ile birlikte sayısı katliamlarla birlikte 72'e yükselen Ölüm Orucu direnişi, üzerindeki tüm baskı ve zora, tüm tecrit edilmişlik/yalnızlaştırılmışlığına rağmen kararlılıkla sürdürülmekte.

Bir yıla yaklaşan bu büyük direniş süresince, gerek dünya genelinde gerekse de ülke ve zindanlar özgülünde yaşanmış ne varsa direnişin taleplerinin sadece devrimciler, demokratlar, ilericiler, işçiler, emekçiler için değil, toplumun büyük çoğunluğu için ne derece hayati olduğunu kanıtladı, kanıtlamaya devam ediyor.

Özellikle ABD'nin kalbinden ve beyninden aldığı yaraların kudurganlığıyla, ezilen sınıflara ve halklara, onların nezdinde devrimci değerlere ve örgütlere karşı açtığı ve tüm emperyalist kampı ve uşaklarını katılmaya çağırdığı son "haçlı seferi" bunun en son ve en büyük kanıtı oldu.

Sözde "demokratik rejimi koruma" adına açılmış bulunan bu haçlı seferine katılan-katılmayan tüm devletler, öncelikle içte demokrasinin son kalıntılarını da temizleyecek, peşinden dışarıda yeni ve kıyasıya bir paylaşım için yoksul ülkelerin halklarına karşı azgın bir sindirme-teslim alma savaşımı yürütecektir.

Bugün dünyaya hakim kılınmaya çalışılan bu zehirli hava, Türkiye'de yıllardır hakim kılınmaya çalışılan aynı havadır. Bu nedenledir ki Türk devleti, ABD'ye yönelik saldırıda "kendi haklılığının" kanıtını bulmanın gizli sevincini gizleyememiştir. Devletin en üst kademelerinden ve en yetkili ağızlardan çıkan "bizi şimdi daha iyi anlayacaklardır" sözlerinin tercümesi ise açıktır. Türkiye'de ezilen sınıfların ve halkların mücadelesine karşı yürütülen kirli savaş daha da tırmandırılacak, tüm devrimci, ilerici gelişmelerin önü daha azgın bir devlet terörüyle kesilmeye çalışılacaktır. Türk devleti, Pentagon'a yönelik saldırının tüm emperyalist dünyaya saldığı korku sayesinde, artık, "insan hakları" uyarılarıyla canı sıkılmadan, onlarca-yüzlerce insanı kırımdan geçirecek katliamlara girişebileceğinin kirli hesabı içindedir.

Nitekim faşist devletin saldırganlığı şimdiden, savaşın henüz hazırlıklarının yapıldığı bir aşamada, daha da pervasızlaşmaya başlamış bulunuyor. Sadece yeni gelişmeler karşısında değil, fakat yeni saldırılarının da zeminini güçlendirecek biçimde, yakın geçmişte yaşananların öcünü alma girişimleri söz konusu. TTB hakkında açılan yeni "intihara teşvik" davası bunun bir örneğidir. Bu dava faşist devletin, hücre saldırısı ve zindan katliamları karşısında genelde onurlu bir tutum takınan TTB'den öc alma operasyonunun bir parçasıdır. Benzer bir saldırıya benzer bir tutum nedeniyle bir kamu emekçi sendikası Tüm Yargı Sen yönetici ve üyeleri maruz kalmıştı. Hücre tipine karşı çıkan açıklamaları ardından sendika yöneticileri tutuklanıp hücrelere kapatıldı, çıkarılan sahte sendika yasasıyla da üyelerinin sendikal örgütlenme hakları gaspedildi.

Şimdi daha kapsamlı, daha şiddetli ve daha örgütlü bir saldırı hazırlığındalar. Ancak, durmadan körükledikleri savaş ateşi, aslında, elleriyle yarattıkları karanlıktan duydukları büyük korkunun kanıtıdır. Emperyalist haydutların bu korkusunu gerçek kılmak mümkündür ve başka bir çıkış yolu da bulunmamaktadır.

Ya emperyalist yıkım savaşı içinde yokoluş, ya devrim ve sosyalizm!