04 Ağustos'01
Sayı: 20


Kızıl Bayrak'tan
Sosyal yıkım ve "sosyal patlama"

Bozacının şahidi şıracı

"Taleplerimiz karşılanıncaya kadar direnişimiz devam edecektir!..."

Tayyipçi "yeni oluşum" parlatılıyor
Açığa çıkan yalanlar
Sınıf ve kitle hareketi
"Ortak talepler etrafında birleşerek mücadele etmeliyiz"
"Saldırılara karşı mücadeleyi Hacıbektaş'ta yükseltelim"
"Yüce Türk adaleti derin devletin elinde"
Ordu ve yolsuzluk
PKK-DÇS: 2 Ağustostan günümüze...
Sınıf hareketinin sorunları
Uluslararasi politika
'96 Zindan direnişi
Ölüm Orucu Direnişi 289.gününde sürüyor
Ölüm Orucu şehidi Hatice Yürekli yoldaşın direniş günlüğünden

Basından

Mücadele Postasi

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kızıl Bayrak'tan

Yaşanmakta olan krizle birlikte İMF denetimleri de alışılmıs biçimleri aştı. Fischer`in ziyaretiyle, İMF memurlari icra ve haciz gorevine ek olarak dopingciliğe de başlamış oldular.

Gerek İMF`nin gerekse de içerdeki uşaklarının yıkım programlarını savunma ve sürdürme konusundaki bu canhıras gayretlerinin, dunyadaki (ozellikle de Arjantin`deki) gelişmelerle de yakından ilişkisi var. Arjantin işçi ve emekçilerinin İMF yıkım programlarına itiraz eylemleri giderek denetimden çıkmakta. Türkiye`deki egemenlerin de benzer gelişmeleri yasamaktan duyduklari korku "sosyal patlama" gündemiyle MGK`nin son iki toplantısından yansımış bulunuyor.

Duzenin korkularının eninde sonunda gerçekliğe dönüşeceği kuşkusuzdur. Ancak bir o kadar kuşkusuz olan bir şey varsa, bunun kendiliğinden gerçekleşmeyeceğidir. Kendiliğinden bir patlama, patlamaya yol açan sorunların çözümünden ziyade, çözümü uzaklaştırıcı bir kaosa yol açacağından, düzen acısından korkutucu bir özellik taşımamaktadir. Demek ki, kitlelerin biriken tepkisinin alternatif bir politika etrafında örgütlenmesi, sonuc alıcı bir mücadele kanalında birleştirilmesi zorunludur.

Düzen, kendiliğinden bir patlamaya çoktan hazırdır ve dizginsiz bir şiddetle ezmekten kaçınmayacağını her vesileyle kanıtlamaktadir. Kitle eylemlerine, devrimci tutsaklara ve Ölum Orucu direnişçilerine yönelik devlet terörü, biraz da patlama noktasındaki kitlelere mesaj niteliğindedir. Emperyalist efendilerinin de tam desteği ile Türkiye`nin egemenleri ve faşist iktidari için kendiliğinden bir patlamayı dizginsiz bir şiddetle bastırmada büyük bir zorlukla karşılaşmayacağı açıktır.

Düzeni asil zorlayacak olan, kitlelerde biriken öfke ve kinin devrimci bir örgüte kanalize olmasidir. Ki tum çabalarını böyle bir olasılığı tümüyle ortadan kaldırmaya hasretmiş bulunuyorlar.

Çabalarının bir boyutunda kitlelerin önüne düzen içi yeni alternatifler çıkarabilmek yer alırken, diğer boyutunda devrimci alternatifleri ortadan kaldırma plan ve uygulamaları bulunuyor. Bu cephede devrimci tutsaklar şahsında devrimcilere karşı görülmemiş katılık ve vicdansızlıkta bir saldırganlıkla, düzen solunun terbiye edilerek tümüyle entegrasyonu bir arada yürütülüyor.

Sınıf devrimcileri düzen cephesinden yürütülen bu kapsamlı saldırıların birbiriyle bağlantısını görmek, göstermek ve karşı saldırı için güçlerini (kadrolarını ve sınıf güçlerini) hızla hazırlamak durumundadırlar. Devrim açısından, işçi sınıfı ve emekçiler açısından tek çözüm buradadır.