Kızıl Bayrak'tan...
Köşk'ten
sahte sendika yasasına da onay çıktı. Yasama, yürütme ve bilcümle güçleri elinde bulunduran iktidardaki sınıf için bile geçerli olan bu kuralın, örgütlü mücadelesi dışında hiçbir yaptırımı, hiçbir gücü bulunmayan ezilen sınıflar açısından önemi mutlaka hesaba katılmak zorundadır. Ancak, hesaplarını temsil ettikleri işçi ve emekçilerden yana değil de, gücü karşısında eğildikleri düzen üzerinden yapanlar, sınıflar mücadelesinin bu katı kuralını hep unutuyor, hep görmezden geliyorlar. Daha da önemlisi, işgal ettikleri sendikal mevzilerin imkanlarını kullanarak, kitlelere de unutturmaya çalışıyorlar. Tıpkı sahte sendika yasası saldırısında KESK bürokratlarının yaptığı gibi. Saldırıyı püskürtmenin tek imkanı olan kitlesel bir direnişin önünü almak için bin dereden su getiren, meclise endeksli eylem takvimleri çıkardığı yetmiyormuş gibi onu bile boşa düşüren, bir gecede karar alıp sabahında iptal eden; yasanın meclisten geçmesiyle birlikte sokağı tümüyle boşaltıp yüzlerini Cumhurbaşkanı'nın "hukukçu" kimliğine çeviren, bu süreci de yakarı telgrafları çekmekle tüketen KESK yöneticileri, onaylanan yasayla, kimliklerine tıpatıp uyan bir hukuka kavuşmuş bulunuyorlar. Hayalini kurdukları bürokratik işleyişi, bundan böyle, devlet bürokrasisiyle masabaşı sohbetleri şeklinde yaşama geçirebilecek olmanın rahatlığı ve telaşı içinde örgütlenme kampanyalarını hızlandırıyorlar. Ancak sosyal mücadelelerin hukukunu tanımayanlar eninde sonunda hüsrana uğramaktan kurtulamaz. Gün gelir, ihanet barikatlarını da süpürüp geçecek bir mücadele seli kaplar ortalığı. Damlaya damlaya göl olur, taşa taşa sel... Bu sele su taşımaya devam yoldaşlar!.. |
|||||