19 Mayıs'01
Sayı: 09


  Kızıl Bayrak'tan
  Kölece dayatmalara uşakça minnettarlık
  Sözde işgüvencesi mecliste...
  Kamu emekçilerini tasfiyeyi hedefleyen sahte sendika yasası çıkıyor!
  Kamu emekçileri hareketi
  Zindan çatışmasındaki kilitlenmeyi aşma sorunu
  4. Ölüm Orucu ekibi direniş saflarında!
  Ölüm Orucu'nu destekleme eylemleri...
  Özelleştirme salıdırısına karşı mücadelenin sorunları
  Kriz ve devrimci sınıf çizgisi/4
  Kölelik zincirlerini kıralım!
  Uluslararası hareket
  Sadık uşak Türkiye "Ulusal Füze Savunma Sistemi"ni destekliyor
  Hatice Yürekli yoldaş ölümsüzdür!
  "Kazanan biz olacağız, kazanan devrim davası olacak!"
  Faşizmin işkencehanelerinde devrim savunması
  Sincan hücrelerinde sistematik işkence!
  Mücadele Postası


Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

  Kızıl Bayrak'tan...

 

*Faşist düzenin zindanlarında başlayıp hücrelerinde devam eden Ölüm Orucu direnişinde 4. ekip de yola çıktı. Bu tutum, devletin “bitirdik, bitiriyoruz” palavralarına ve yasal düzenleme aldatmacalarına devrimci tutsaklar cephesinden verilmiş güçlü bir yanıttır. Direnişin başlangıcından bu yana onlarca şehit veren devrimciler, bu kararla ve bir kez daha, can pahasına da olsa kararlılıklarını sürdürdüklerini göstermiş oldular.

*Devletle devrimciler arasında ölümüne bir kavgaya neden olan düzenin saldırıları, dışarıda, işçi ve emekçi kitlelerle devlet ve düzen arasındaki çatışmayı da giderek daha fazla kışkırtmakta.

Kapitalist düzen ve devlet, kriz yönetim programı çerçevesinde ve emperyalist efendilerinin güdümünde, işçi sınıfı ve emekçilerin elindeki son hak kırıntılarını da gaspetme kararlılığında direniyor. Bu çerçevede kamu işçilerine sıfır zam, tüm işçi ve emekçilere işsizlik sigortası adı altında tazminatların gaspı, özelleştirmelerle işsizlik, zamlarla açlık dayatılıyor. Devlet sınıfa yönelik tüm bu uygulamalarında, devrimci tutsaklara karşı gösterdiği aynı ikiyüzlülük, aynı yalancılıkla davranıyor. Bir taraftan kapalı kapılar ardında sendika bürokratlarıyla anlaşmış gibi yaparken, diğer yandan İMF’ye yazdığı “iyi niyet” mektubuyla bunu boşa çıkarıyor. Her iki tarafa da yaranması mümkün olmadığına göre, İMF’ye sunulan her iyi niyet, işçi ve emekçilere “kötü niyet” olrak geri dönecektir. Sendika bürokratlarını öfkelendirense, düzenin bu ikiyüzlülüğünü, bu oyununu haketmedikleri duygusudur. Oysa düzen ve devlet cephesinden bu tutumun anlamı, kendi adamlarını aldatmak değil, onlar üzerinden sınıfı oyalamak ve işi oldu-bittiye getirmektir.

Ancak, bu kadarını düzenin gönüllü ve yeminli uşağı sendika bürokratlarının bile kaldırması mümkün görünmüyor. Kamu işçisinin talepleriyle düzenin ve efendi ABD’nin istekleri arasında sıkışan bu hainler, çıkışı, “sert tepki verme” sahtekarlığında bulmaya çalışıyorlar. Ancak, bu tür oyunları çok görmüş, çok yaşamış olan kamu işçileri, sendikal ihanete rağmen koydukları eylemlerle, saldırıya kolay kolay boyun eğmeyeceklerini gösteriyorlar.

*Düzenin saldırılarından nasibini fazlasıyla alan toplum kesimlerinden biri de kamu emekçileri. Bu aynı süreçte bu kesime yönelik iki saldırı yasası hazırlandı. Sınıf cephesinden haklı olarak “tasfiye yasası” adı verilen, devletinse artık klasikleşen sahtekarlığıyla “kamu görevlilerinin ücretlerini düzenleme” gibi bir ad taktığı yasa nihayet çıktı. Sendika hakkını gaspeden yasa ise komisyonda kabul edilerek meclise sevkedildi. Ancak kamu emekçileri bu saldırıya anında yanıt vermekten çekinmediler. Yurdun dört bir yanında protesto gösterileri yapıldı. Sendikalar cephesindeki ihanete varan aymazlık nedeniyle “hazırlıksız” yakalanıldığı için katılım düşük olmasına rağmen, anında tepki verilmiş olması, hareketin geleceği açısından anlamlıdır. Ayrıca eylemlerde, yine sahte sendika yasasına karşı ‘98 yılında düzenlenen Kızılay direnişine g&oum;ndermeler yapılması, kamu emekçileri cephesinden de saldırılara kolayından boyun eğilmeyeceği mesajının verilmesi anlamına geliyor.

Sadece bunlar bile devrim cephesinin güç, imkan ve potansiyellerini ortaya koymaya yetmektedir. Bu güç ve imkanlar gerektiği gibi değerlendirilir, potansiyeller zamanında harekete geçirilebilirse eğer, sistemin saldırılarını püskürtmek mümkün olabilecektir. Kapitalist barbarlar ne denli güçlü gelirse gelsinler, arkalarına dünyanın ne denli güçlü odaklarını alırsa alsınlar. Sonuçta iş burada, bu topraklarda ve bu ülkenin işçi, emekçi ve devrimcileriyle çözülecektir.

Sürece bu bilinç ve güvenle yüklenmek gerektiği ortadadır...