Kızıl Bayrak'tan...
*Faşist
düzenin zindanlarında başlayıp hücrelerinde devam eden Ölüm Orucu direnişinde
4. ekip de yola çıktı. Bu tutum, devletin bitirdik, bitiriyoruz
palavralarına ve yasal düzenleme aldatmacalarına devrimci tutsaklar cephesinden
verilmiş güçlü bir yanıttır. Direnişin başlangıcından bu yana onlarca
şehit veren devrimciler, bu kararla ve bir kez daha, can pahasına da olsa
kararlılıklarını sürdürdüklerini göstermiş oldular. *Devletle devrimciler arasında ölümüne bir kavgaya neden olan düzenin
saldırıları, dışarıda, işçi ve emekçi kitlelerle devlet ve düzen arasındaki
çatışmayı da giderek daha fazla kışkırtmakta. Kapitalist düzen ve devlet, kriz yönetim programı çerçevesinde ve emperyalist
efendilerinin güdümünde, işçi sınıfı ve emekçilerin elindeki son hak kırıntılarını
da gaspetme kararlılığında direniyor. Bu çerçevede kamu işçilerine sıfır
zam, tüm işçi ve emekçilere işsizlik sigortası adı altında tazminatların
gaspı, özelleştirmelerle işsizlik, zamlarla açlık dayatılıyor. Devlet
sınıfa yönelik tüm bu uygulamalarında, devrimci tutsaklara karşı gösterdiği
aynı ikiyüzlülük, aynı yalancılıkla davranıyor. Bir taraftan kapalı kapılar
ardında sendika bürokratlarıyla anlaşmış gibi yaparken, diğer yandan İMFye
yazdığı iyi niyet mektubuyla bunu boşa çıkarıyor. Her iki
tarafa da yaranması mümkün olmadığına göre, İMFye sunulan her iyi
niyet, işçi ve emekçilere kötü niyet olrak geri dönecektir.
Sendika bürokratlarını öfkelendirense, düzenin bu ikiyüzlülüğünü, bu oyununu
haketmedikleri duygusudur. Oysa düzen ve devlet cephesinden bu tutumun
anlamı, kendi adamlarını aldatmak değil, onlar üzerinden sınıfı oyalamak
ve işi oldu-bittiye getirmektir. Ancak, bu kadarını düzenin gönüllü ve yeminli uşağı sendika bürokratlarının
bile kaldırması mümkün görünmüyor. Kamu işçisinin talepleriyle düzenin
ve efendi ABDnin istekleri arasında sıkışan bu hainler, çıkışı,
sert tepki verme sahtekarlığında bulmaya çalışıyorlar. Ancak,
bu tür oyunları çok görmüş, çok yaşamış olan kamu işçileri, sendikal ihanete
rağmen koydukları eylemlerle, saldırıya kolay kolay boyun eğmeyeceklerini
gösteriyorlar. *Düzenin saldırılarından nasibini fazlasıyla alan toplum kesimlerinden
biri de kamu emekçileri. Bu aynı süreçte bu kesime yönelik iki saldırı
yasası hazırlandı. Sınıf cephesinden haklı olarak tasfiye yasası
adı verilen, devletinse artık klasikleşen sahtekarlığıyla kamu görevlilerinin
ücretlerini düzenleme gibi bir ad taktığı yasa nihayet çıktı. Sendika
hakkını gaspeden yasa ise komisyonda kabul edilerek meclise sevkedildi.
Ancak kamu emekçileri bu saldırıya anında yanıt vermekten çekinmediler.
Yurdun dört bir yanında protesto gösterileri yapıldı. Sendikalar cephesindeki
ihanete varan aymazlık nedeniyle hazırlıksız yakalanıldığı
için katılım düşük olmasına rağmen, anında tepki verilmiş olması, hareketin
geleceği açısından anlamlıdır. Ayrıca eylemlerde, yine sahte sendika yasasına
karşı 98 yılında düzenlenen Kızılay direnişine g&oum;ndermeler yapılması,
kamu emekçileri cephesinden de saldırılara kolayından boyun eğilmeyeceği
mesajının verilmesi anlamına geliyor. Sadece bunlar bile devrim cephesinin güç, imkan ve potansiyellerini ortaya
koymaya yetmektedir. Bu güç ve imkanlar gerektiği gibi değerlendirilir,
potansiyeller zamanında harekete geçirilebilirse eğer, sistemin saldırılarını
püskürtmek mümkün olabilecektir. Kapitalist barbarlar ne denli güçlü gelirse
gelsinler, arkalarına dünyanın ne denli güçlü odaklarını alırsa alsınlar.
Sonuçta iş burada, bu topraklarda ve bu ülkenin işçi, emekçi ve devrimcileriyle
çözülecektir. Sürece bu bilinç ve güvenle yüklenmek gerektiği ortadadır...
|
|||||