Kızıl Bayrak'tan...
Ölüm
Orucu direnişçilerine zorla müdahale sürekli ve yaygın bir hale getirilmeye
başlandı. Faşist devlet hiç bir tavize yanaşmadığı, hiç bir hak tanımak
istemediği gibi, ölme hakkına da tecavüz ediyor. Tıbbi müdahale adını
verdiği işkenceyle öldürmeye çalışıyor tutsakları. Devletin bu şiddeti, bu zoru karşısında, ne yazık ki, devrimci tutsakların
eli-kolu bağlıdır. Hücreler işte bunun için inşa edilmişti. Devrimci tutsaklar
da işte bunun için ölümüne bir direnişle karşılamıştı hücreleri. Devrimcileri,
her türlü devlet terörü karşısında yalnızlaştıracağı, çaresizleştireceği
için; devleti faşist teröründe cesaretlendireceği, azdıracağı için. Burada
tutsaklar sadece birbirlerinden yalıtılmakla kalmıyor. Görüş yasaklarıyla
yakınlarından, yerleşim yerlerine uzaklıklarıyla toplumdan da yalıtılmış
oluyorlar. Ne biribirleriyle, ne dışarıdaki yakınlarıyla ve ne de toplumla
dayanışma imkanları vardır. Hücre tipi zindanlarla birlikte savunma hakkı
da gaspedilmiş durumdadır. Tüm yapılanması ve mantığıyla F tipleri, sistemin, devrimci tutsakları
bir biçimde imha edilmesi, ortadan kaldırılması
gereken bir kesim olarak gördüğünün kanıtıdır. Sistemin böyle bir imha projesine engel olamayan bir toplum, zindanlarda
devlet eliyle işlenen seri cinayetlerin sorumluluğundan kurtulamaz. Hücreler, hemen, hiç zaman yitirilmeden yıkılmalı, Ölüm Orucu direnişçilerine
zorla tedavi işkencesine son verilmelidir. Devleti buna ikna etme
gücü, artık dışarıdaki mücadelenin elindedir. Bu faşist saldırganlığa
kitlesel bir karşı koyuş, devrimci tutsakların taleplerini kitlesel bir
sahiplenme olmaksızın, zindanlarda kitlesel ölümlerin(toplu cinayetlerin)
önüne geçmek olanaksızdır. |
|||||