31 Mart '01
Sayı: 02


  Kızıl Bayrak'tan
  Örgütlü birlik tehditleri boşa çıkarmanın biricik yoludur!
  Ölüm Orucu Direnişi'nin yeni evresi...
  DHKP-C, TKP(ML), TKİP dava tutsalarının açıklaması: Taleplerimiz değişmedi!..
  Ölüm Orucu Direniş'i sürüyor!
  Sınıf hareketi
  Hükümet, TÜSİAD ve Genelkurmay Washington'da!
  Düzenin krizi'in liberal sol reçeteler/1
  Yeni bir hayat"a işçi sınıfının devrimci programıyla ulaşılacak!
  Sınıf hareketi ve görevlerimiz
  Newroz etkinlikleri...
  Uluslararası hareket
  Yurtdışında ÖO'yla dayanışma faaliyetleri...
  "Direnişin zerresine bile gölge düşürmemek boynumuzun borucudur"
  Düş yola...
  Gençlik
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

  Kızıl Bayrak'tan...

Ölüm Oruçları’nda ilk şehidin düşmesi ardından, sistem, saldırılarına yeni bir boyut ekledi. Ölümlerin başlamasıyla birlikte yükselmesi beklenen tepkilerin önünü baştan almayı hedefleyen bu yeni saldırı, Adalet Bakanlığı’nın desteğe tehdit genelgesidir. Dün, “F tiplerine hayır” odaklı gelişen mücadelenin öznesi durumundaki DKÖ ve meslek kuruluşları ile ilerici-demokrat muhalefet unsurlar, bu genelgenin, “yardım yataklıktan yargılarız, içeri atarız” sopasıyla dizginlenmek isteniyor. Böylelikle, “tıbbi yardım” adı altında yürütülen öldürme ve sakat bırakma işkencesi, devrimci tutsakların sessiz sedasız toplu imhası engelsiz yürütülmek isteniyor.

Bu tehditler güçlü bir muhalefet, devrimci tutsakların taleplerinin güçlü bir savunusu ile boşa çıkarılamazsa eğer, sisteme, söz konusu genelgeyi uygulama fırsatları yaratılacağı açıktır. Dün, her hangi bir yasal dayanağı olmadığı halde Tüm Yargı-Sen yöneticilerinin aynı gerekçeyle tutuklanabilmesi bunun önden kanıtı oluyor. Dün yasadışı olarak yaptığını, bugün genelgeye dayanarak yapmakta hiç bir zorluk çekmeyeceğini de. Dün, cezaevlerine yönelik azgın katliamın da basıncıyla, Tüm Yargı-Sen yöneticilerine gereken destek sunulamadı. Bu insanlar sistemin saldırısı karşısında yalnız ve adeta sahipsiz bırakıldılar. Böyle bir genelge yayınlayabilme cesaretini sisteme veren biraz da bu sahiplenememe tutumu oldu. Sistem aynı yerden aldığı aynı cesaretle, azgın bir katliam eşliğinde açtığı F tipi hapishanelerinin hürelerini de, genelde devrimci tutsaklar özelde Ölüm Oruççuları için birer işkencehaneye çevirmekte zorluk çekmedi. Aynı yolla yalıtıp/yalnızlaştırdığı tutsak yakınlarına yönelik terörünü artırmakta da...

Bugün, krizin sistemi her yönden zorladığı, sınıf ve kitle hareketini ise körüklediği bir ortamda, kaybedilen mevzileri geri kazanmanın imkanları da artmış durumdadır. Gerek hücrelerden yeni tabutların çıkmasını engellemek, gerekse de DKÖ’lere, meslek örgütlerine ve ilerici muhalefete yönelik saldırıların önünü almak için, saldırı genelgesi eylemlerle boşa çıkarılmalıdır. Bu ise, devrimci tutsakların tümüyle haklı taleplerini sahiplenerek yapılabilinir. Bu taleplerin, haklı olmanın ötesinde, son derece demokratik ve o oranda da genel/en geniş kitleleri kesen talepler olduğu, sahiplenmenin aynı zamanda kendi ihtiyaçlarını sahiplenmek anlamına geldiği, bu çevrelere anlatılmaya devam edilmelidir.