Kızıl Bayrak'tan...
Bugünkü büyük krizin hazırlayıcısı olan İMF-TÜSİAD programı uygulanmaya başladığı tarihten itibaren, komünist basın, programın yolaçacağı yıkım konusunda işçi sınıfı ve emekçileri sürekli biçimde uyarmaya çalıştı, program gereği yürütülen saldırıların karşısında durmaya, kazanılmış haklarını korumak için mücadele etmeye çağırdı. Ancak bilindiği gibi, ne yazık ki, sınıf cephesinden yıkım programını durdurabilecek güç ve örgütlülükte bir mücadele yükseltmek mümkün olmadı. Böyle olunca da, hak gasplarının önüne geçilemedi. Sınıfın kayıpları her geçen gün arttı. Gelinen noktada ise yıkım, işçi sınıfı ve emekçileri de aşan bir boyuta, kapitalist ekonomi ve siyaseti allak bullak eden bir krize ulaştı.
Türkiyenin kapitalist ekonomisinin sahipleri ve siyasi temsilcilerinin, şimdi, krizin faturasını tümüyle işçi sınıfı ve emekçilere nasıl fatura edebileceklerinin hesaplarıyla uğraştıkları ortada. Özellikle de, yıkım programının yerel sahibi(ortağı) TÜSİADlı büyük patronların, bırakın krizden etkilenmeyi, onu bir yeni vurgun fırsatı olarak kullanabilmek için ellerinden geleni yapacakları da açık.
Bu koşullarda, işçi sınıfı ve emekçilerin de, daha büyük yıkımlar yaşamamak için krizin faturasını üstlenmeyi reddedebilmeleri gerekiyor. Sınıf için reddin tek yolu ve aracı ise, örgütlü, birleşik ve militan bir mücadeledir.
Önümüzde, 8 Mart gibi, militan sınıf mücadelesinin tarihi bir günü duruyor. 8 Mart kutlamalarının, günün temel taleplerini yükseltmenin, bu talepler etrafında birleşmenin fırsatı olarak kullanabilmek gerekiyor.
Bahar sürecinin de açılışını yapacak olan 8 Mart kutlamalarının gücü ve etkisi, sonrası için belirleyici olacağı gibi, krizin faturasını sırtımıza yüklemeye çalışan kapitalist sınıfa ve devletine bir ilk yanıt anlamına da gelecektir. Dolayısıyla, etkinliklere katılım ve alanda duruş son derece önemlidir. Katılımı artırmaya, içeriğini devrimcileştirmeye yönelik her türlü çaba tüm yoğunluğuyla sürdürülebilmelidir. Miting alanlarında ana hedef ise, sınıfın güncel taleplerinin devrimci bir içerikle formüle edildiği şiarların her şart altında yükseltilmesi olmalıdır. Bu konuda, güç ve olanaklar yakınması kabul edilebilir bir gerekçe olamaz. Güç ve olanakların tümü (az olan yerde az, çok olan yerde çok) seferber edilecektir. Sınıfa karşı sorumluluğumuz da, sınıf devrimciliğinin anlamı da bunu gerektirmektedir.
Okurlarımıza önemli hatırlatma
Gazetemiz Kızıl Bayrak bayram tatiline denk gelen önümüzdeki hafta içinde çıkmayacaktır. Bir sonraki hafta, 17 Mart Cumartesi günü 10. sayımızda buluşmak dileğiyle...