Kızıl Bayrak'tan...
Ölüm Oruçlarının etkisi hızla toplumu sarmaya, hücre karşıtı mücadele çığ gibi büyümeye başlayınca, hükümette alev bacayı sardı ve aylardır üzerinde bir türlü anlaşma sağlanamayan af yasası üzerinde çarçabuk mutabakata varılarak, yasa meclise gönderildi.
Ancak, sonuç öylesine yuvarlak ifadelerle açıklandı ki, yasa üzerindeki tartışmaları sonlandırmak bir yana daha da alevlendirdi. Haber medyada birbirini tutmayan yorumlarla veriliyordu. Özellikle, genel merak konusu olduğu düşünülen, Haluk Kırcı ve Aponun yararlanıp yararlanmayacağı konularında, kimi yararlanacak, kimi de yararlanamayacak haberleri geçiyor, hükümetse suskunluğunu sürdürüyordu. Sonunda suskunluğun nedeni ortaya çıktı. Üzerinde mutabakata varılıp meclise gönderildiği müjdelenen yasa taslağının işkencecileri de kapsaması için çabanın devam ettiği, Adalet Bakanının baskı sürerse istifa ederim sızlanmasıyla ortaya çıktı. Özetle, affa ilişkin acelenin zindan direnişleriyle bağlantılı olduğu, tartışmalarınsa halen sürdüğü meydanda. Yani, tam da bataklık düzenine yaraşır kirli bir af: Bir yandan kader mahkumlarının ve yakınlarının umutlarını paspas edecek, siyasi mahkumları zayıflatmaya, Kürt hareketindeki teslimiyeti derinleştirmeye çalışacak, diğer yandan ve asıl olarak da tetikçi, işkenceci ve deprem müteahhidi katillerini, hırsızlarını, vurguncu ve soyguncularını ödüllendirecek.
Devlet cephesinde bu kirli hesaplar çarpışa dursun, devrimci tutsakların Ölüm Orucu direnişi zindan duvarlarını çoktan parçaladı. Yalnızlaştırma-yalıtma yoluyla teslim alma girişimine karşı başlatılan direniş, bu günden, duvarları eritti, içeridekilerle dışarıdakileri birleştirdi, kaynaştırdı. Devrimci direniş, zindan mücadeleleri tarihimizde görülmemiş bir öncülük düzeyini yakaladı.
Zafer ufukta. Zafer, devrimci tutsakların haklı, inançlı ve kararlı tutumu kadar aydınlık, kuşkusuz, güven verici. Şimdi tek mesele, onu hiç bir leke düşürmeden kucaklamakta. Dışarıdan yüklenmeyi daha da güçlendirmekte yani. Her gün, her yerde bir eylem var. Gitmek değil, her kesi çağırmak, götürmek gerek. İnsan olan herkesi, bu haksız, adaletsiz, vicdansız düzenin karşısına dikilme hakkını kullanmaya teşvik etmek gerek...