İçerde biz siyasi tutsaklara, dışarda ailelerimize saldırıyorlar.
Tabutluklarda bize, siyasi tutsaklara; mezar ziyaretlerinde ailelerimize saldırıyorlar.
Zindanda ezilen ve sömürülenlerin bilincine ve sınıf tavrına; fabrikada düşük ücretlerle özelleştirmeyle, sokakta dipçik ve kurşunla emekçilerin yaşamına saldırıyorlar.
Zindanlarda ölüm ve kıyım; sokakta şiddet ve korku üretiyorlar.
Her yerde yaşama kıyıyorlar. Her yerde terör uyguluyorlar.
Kan ve şiddet soluyor sistem!
Mezar ziyaretlerine bile tahammül edemiyor sistem. Eleştiriden, kınamadan, tilili çeken acılı annelerin dilinden korkuya kapılıyor.
Bu korku Ulucanlarda olduğu gibi, zindanda akıl-almaz işkence, kıyım ve zulume; sokakta sopalı, joplu şiddete dönüşüyor.
Karşı çıkana, bu sisteme tavır koyana durmadan tabutluk inşa ediyorlar; zindanda, sokakta, dağda kıydıkları halk evlatlarının anne-baba, kardeşlerine de, dün Karacaahmet mezarlığındaki gibi terör estiriyorlar. Sistem suç işledikçe çirkinleşiyor, şiddete başvurdukça kuduruyor, saldırıyor ve tüm işçi ve emekçilerin yaşamını tehdit eden korkunç bir canavar olduğunu tekrar tekrar gözler önüne seriyor.
Faşist devletin Ulucanlar zindanında gerçekleştirdiği unutulmaz katliamın anma ve kınama gösterisi de, kanlı sistemin niteliğine uygun bir siyasetle karşılandı. Mezardaki şehidi anmaya gidenler, korkuya güdülenmiş sistemin savaş düzeni almış şiddet ve ölüm güçleriyle karşılaştı. Ak saçlı yaşlı-başlı anne-babalar ve çocuk yaşta insanlar vahşi bir şiddete maruz kaldı.
Sistem; şiddet ve ölüm üretiyor. Sistem yaprak kımıldamasından ve annelerin tililisinden bile mühtiş korkuyor. Korkuyor, çünkü tepeden-tırnağa işçi-emekçiye düşmanlaşmış, insani değer ve ilişkiye yabancılaşmış bir katiller sürüsünün devletleştiği gerçeği hergün daha fazla ayyuka çıkıyor.
Vurdukça vursun keyfine isterse, ölümle, kıyımla, şiddetle yaşamını sürdürmeye çırpınsın isterse. Tarihsel olarak kaybetmiştir bu devlet. Siyasal olarak da, acılı kitlelerin birleşecek görkemli gücü, ve devrimcilerin bilinçli, örgütlü karşı koyuşu karşısında kahrolacaktır. Ulucanlar katliamında ailelerimize yaşatılan acı ve şiddetin de hesabı mutlaka sorulacaktır. 24 Eylülde Karacaahmette devletin gerçekleştirdiği vahşeti kınıyoruz.
25 Eylül 2000 günü yaptığımız sayım vermeme eylemiyle, şehit ve tutsak ailelerimizle omuz omuza olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.
İşçileri, emekçileri, köylüleri, DKÖleri mücadeleye destek vermeye, sokak gösterilerine çağırıyoruz.
- Ailelerimize kalkan elleri kıracağız!
- Ulucanlar katliamının hesabını soracağız!
- Hücrelere girmeyeceğiz, direneceğiz!
1 Ekim Pazar günü tutsak aileleri, meclis açılışında cezaevindeki devrimci tutsakların hücrelerde yokedilmesini protesto etmek ve taleplerini bir kez daha haykırmak için meclis önünde bir oturma eylemi gerçekleştirmek amacıyla Ankaradaydılar.
Batı Sineması önünde toplanan ve buradan yürüyüşe geçmek isteyen yaklaşık 100 kişilik kitle polis müdahalesiyle karşılaştı. Karga tulumba gözaltına alınan kitle 1 gün kadar gözaltında tutuldu. Gözaltı süresince taciz ve dayağa maruz kalan eylemciler, yaklaşık 10 saat adliyede tutulduktan sonra serbest bırakıldılar.
Ertesi gün YKM önünde saat 18: 00da gözaltıları ve Ümraniye Cezaevinde yaratılmaya çalışılan provokasyonu teşhir ve protesto eden bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Yaklaşık 70 kişilik kitle sloganlar attıktan sonra dağıldı.
Sermayenin ardı ardına biz işçi-emekçilere, ezilen halklara ve onun öncülerine gerçekleştirdiği saldırılardan biri olan F tipi cezaevleri, halen TC devleti tarafından şirin gösterilmeye çalışılmaktadır. Asıl amaç ise tüm muhalif ve ezilen kesimi baskı altına almak, öncüleri olan devrimcileri hücrelere kapatmak ve daha kolayından katledebilmektir. Devrimcilere, işçi ve emekçilere karşı bu haince planları yapan sermaye devletine karşı yerelliklerde oluşturulan hücre karşıtı platform ihtiyacı ve aciliyetinden yola çıkarak, Esenyurtta da Dayanışma, Halkevi, İşçievi, TUYAB, EMEP, HADEP ve ÖDPden oluşan Esenyurt Demokrasi Platformunu oluşturduk.
Öncelikli olarak yerelde işçi-emekçi halkı, F tipinin hukuksal, sağlıksal ve
insani boyutları hakkında bilgilendirmek amacıyla panel yapmayı düşündük. Son süreçte F tipi cezaevleri ile ilgili yapılmaya çalışılan bu tür etkinliklerin izin başvuruları kabul edilmemesini gözönünde tutarak, panel için Türkiyede Demokrasi ve İnsan Hakları adı altında başvuruda bulunduk. Nitekim bu yol olumlu da oldu.
Panel öncesi 5 bin adet özel sayı hazırlayarak semtlerde ajitasyon ve propaganda eşliğinde dağıttık. Ayrıca panel duyurusunu afiş ve pankartlarla sınırlı da olsa bir çalışmayla gerçekleştirdik. Bir hafta öncesi Ümit Altıntaş yoldaşın mezar anmasında üç gün keyfi bir şekilde gözaltında tutulmamız, bu çalışmamızı ister istemez bir ölçüde sınırladı.
1 Ekimde Esenyurt Evlendirme Dairesinde gerçekleştirdiğimiz panele 250 civarında bir kitle katıldı. Panelistler; F tipi cezaevleriyle sermaye devleti neyi amaçlıyor? Kimler için hazırlık yapılıyor? Avrupadaki durum nedir? Hücre şartları nelerdir? İşçi sınıfı ve emekçilerle nasıl bir bağlantısı var? Bu saldırıyı sınıfa yapılan saldırılarla nasıl bütünleştirmeliyiz? İHD bu çerçevede nasıl bir çalışma yürütüyor? Hücreler insan sağlığını nasıl etkiliyor? vb. sorular çerçevesinde, oldukça özlü ve anlaşılır bir anlatımla gerçekleştirildi. Sonrasında da yazılı ve sözlü sorularla canlı bir katılım gerçekleşti.
Sonuç olarak F tipi cezaevleri gerçeği yeterli bir şekilde gelen kitleye aktarıldı. Panel sonrası kitleden insanların etkinliği olumlu yönde değerlendirmesi de panelin amacına ulaştığının bir göstergesi oldu. Bunu Esenyurt Demokrasi Platformunun bundan sonraki çalışmalarının önünü açan bir başlangıç sayabiliriz.