"Dünya gerçekten çok küçülmüş bulunuyor. Yüzyılın başında, dünyanın henüz büyük göründüğü, iletişim ve ulaşımın bugünkü düzeyde olmadığı, halklar arası, ülkeler arası ilişkinin bu derece yakınlaşmadığı bir dönemde, marksistlerin dünya olaylarını çok büyük bir dikkatle izlediğini ve değerlendirdiğini görüyoruz. (...) Bu marksistler payına, 19. yüzyıldan itibaren ticaretin uluslararasılaşması, dünya pazarının oluşması, kapitalist ilişkiler sayesinde halkların ve ülkelerin kaderlerinin giderek birbirine bağlanması zemini üzerinde ortaya çıkan bir davranış tarzı...

"Dünyanın küçüldüğü, ülkeler arası ilişkilerin yüz yıl öncesiyle, elli yıl öncesiyle kıyaslanamayacak kadar içiçelik kazandığı, halkların kaderinin her zamankinden çok birbirine bağlandığı, dahası dünyanın emperyalist efendilerinin ulaşım ve iletişim alanındaki dev gelişmelerin imkanlarıyla dünyayı gündelik olarak kontrol etmeye başladıkları bir evrede, artık şu veya bu ülkede, şu veya bu bölgedeki olaylara doğrudan polislik yapmayı kendilerine meşru bir hak olarak görebildikleri bir evrede, dünya olaylarına ilgisizlik olacak şey değil...

"Kendine müdahale edecek kuvvetler hakkında, halkların buna karşı direnme gücü, biçimleri, olanakları hakkında, çeşitli ülkelerdeki devrimci mücadeleler hakkında bir fikri olmayan, bunları değerlendirmeyen ve bunları kendi devrimi açısından hesaba katmayanların devrimcilik hedefinin bir ciddiyeti olamaz."