“Türkiye’de bugün, uluslararası sermayeye dayanan, onunla iç içe geçmiş bir çıplak sermaye iktidarı hüküm sürmektedir. Türkiye üzerindeki emperyalist hükümranlıgın, ülkenin uluslararası sermayeye her alandaki bagımlılıgının temel toplumsal dayanagı, iktidardaki işbirlikçi tekelci sermaye sınıfıdır. Bu, iktidardaki sermaye sınıfına karşı mücadelenin zorunlu olarak onun gerisindeki emperyalizme karşı mücadele ile birleştirilmesi gerektigini gösterir. Türkiye’nin bugünkü sosyo-ekonomik ilişkileri koşullarında devrim, iktidardaki tekelci burjuva sınıfını devirmek ve Türkiye’yi uluslararası sermayeye baglayan tüm ilişkileri kırıp parçalamak anlamına gelir. Bu ise, dogası geregi ancak ir proleter devrim olabilir. Kapitalist bir ülkede, kapitalist sınıfın egemenligini ve ancak bu sayede sürdürülebilen emperyalist egemenligi hedef alan bir devrim mücadelesi, nesnel olarak, başka türlü konulamaz ve tanımlanamaz. Bugünün Türkiye’sinde emperyalist kölelikten kurtulmanın, onun iktisadi, mali, siyasi, askeri ve kültürel vb. tüm alanlardaki boyundurugunu tam ve kesin olarak kırmanın, sermaye iktidarını yıkmaktan ve uluslararası sermaye cephesinin dışına çıkmaktan başka bir yolu yoktur ki, bu da proleter devrimden başka bir şey olamaz. Bugünün Türkiye’sinde anti-emperyalist mücadele nesnel içerigi yönünden anti-kapitalist bir mücadeledir.

Elbette bu stratejik devrimci perspektif, enperyalist egemenlige ve onun dış politika alanındaki dönemsel sonuçlarına karşı bir dizi taktik istemin ileri sürülmemesi ve bunlar için sonuç alıcı bir mücadelenin sürdürülmemesi anlamına gelmez. Fakat yalnızca, bu taktik istemlerin, ancak yukarıda tanımlanan devrimci stratejik perspektif içinde dogru bir biçimde formüle edilebilecegini gösterir.”

EKİM 3. Genel Konferansı