Komünistler siyasal mücadele sahnesine yeni çıkmış her marksist-leninist akımın yapması gerekeni yaparak, tüm dikkatlerini partinin inşası sorunu üzerinde yogunlaştırdılar. Teorik, politik ve örgütsel cephedeki görev ve hedeflerini bu çerçevede saptadılar. Hiçbir konjonktürel dalgalanma, hiçbir dış basınç, hiçbir iç güçlük bu ana dogrultuyu ve buna uygun bir pratik yogunlaşmayı engelleyemedi. (...)

Geleneksel hareketin küçük-burjuva parti anlayışı ve pratiginin çok yönlü bir eleştirisini yapan komünist hareketimiz, partiyi en başından itibaren sosyalizm ile sınıf hareketinin devrimci temellere dayalı örgütlü birligi olarak tanımladı. Bu aynı zamanda kendi parti inşa sürecimizin genel çerçevesini ve temel esaslarını veren bir tanımdı. En ileri devrimci teoriye, onun yaratıcı yeniden üretimine dayanmayan; nesnel konumuyla toplumdaki en devrimci sınıf içinde kendini varetmeye çalışmayan; burjuva düzene ve devlete karşı devrimci teorinin özüne ve devrimci sınıfın kimligine uygun düşen bir ihtilalci örgütsel konumlanışı seçmeyen; tüm bunlara uygun bir mücadele anlayışı ve degerler sistemi üzerinde yükselmeyen hiçbir hareket komünist sıfatına hak kazanamaz ve işçi sınıfının devrimci öncüsü olacak bir partiyi inşa edemezdi. Bunlar bizim yaşadıgımız zorlu parti inşa sürecinin kıskançlıkla gözetilen esasları oldular. Süreci pratikte ne ölçüde başarıyla yaşadıgımızdan, bu süre içerisinde hangi yetersizliklere ve zaaflara düşmekten kendimizi kurtaramamış olmamızdan bagımsız olarak yön ve hedef belirleyen bu esaslara açık bir bilinç ve sarsılmaz bir iradeyle hep baglı kaldık. Zaafları, yetersizlikleri, gecikmeleri elbette fazlasıyla yaşadık. Fakat bunları her zaman açıklıkla da ortaya koyduk, irdeledik, tahsis ettik ve acımasızca eleştirdik. Ve zaten bu sayededir ki, dogrultumuzu ve bu dogrultudaki ısrarımızı bütün bir süreç boyunca koruduk.