Dolayısıyla, tarihinin en agır bunalımını yaşayan sermaye düzeni, Kürt halkına karşı yürüttügü kirli savaşa, şimdi de tüm işçi-emekçi sınıf ve katmanları hedefleyen bir “özelleştirme savaşı” eklemiştir. Özelleştirme savaşı ekonomik degil, fakat esas itibarıyla politik bir savaştır. Yalnızca egemen ve asalak sermaye sınıfı tarafından, çalışan ve sömürülen sınıflara yöneltilen bir sınıf saldırısı oldugu işin degil. Yanı sıra, sermaye bu saldırının ekonomik ve sosyal sonuçlarının yaratacagı hoşnutsuzlugu ve mücadeleyi de ezmek hesabında oldugu için. Devlet aygıtı, polis ve çevik kuvvet, DGM’ler, Türkeş’in faşist terör çeteleri, yeni terör yasaları vb. şimdi artık, kendilerini işçi sınıfı ve emekçi eylemlerine karşı daha geniş bir çerçevede ve daha etkili bir biçimde gösterecektir.

İşçi sınıfı, özelleştirme adı altında geniş çaplı bir saldırıyla yüz yüzeyken, hiç degilce ileri kesimleri şahsında, bunun ne anlama geldigi konusunda az çok açık bir fikre sahip olmak gibi önemli bir avantaja sahiptir. Bugün özellikle kamu işçilerine özelleştirmeye karşı büyük bir tepki ve buna karşı direnme egilimi hakimdir. Özelleştirme saldırısının hangi sonuçlara varacagı öncelikle bu kesimden gelecek direnişin gücü ve yaygınlıgı ile sıkı sıkıya baglantılı olacaktır. Özellikle ilk çatışmalar bu açıdan canalıcı bir öneme sahiptir. Sermaye ilk girişimlerde üstünlük saglarsa, bunu sınıfın tamamını demoralize etmek, bu uygulamanın karşısına çıkılamayacagı ruh halini yerleştirmek için en iyi biçimde kullanacaktır. İlk girişimlere karşı gösterilecek direnişin özel önemine işaret eder bu durum.