Gebze direnişi, geride bıraktıgımız günlerde bu açıdan çok büyük bir imkandı. Dogru devrimci bir önderlik çizgisi ve özel olarak yogunlaştırılmış bir pratik siyasal çalışmayla, bu direniş tüm İstanbul işçisi üzerinde etkin bir eylem ajitasyonu olarak degerlendirilebilirdi. Ne var ki ne direnişe böyle bir önderlik egemen kılınabildi, ne de eldeki güç ve olanaklar bu direnişin etkisini tüm İstanbul’a yaymak dogrultusunda kullanılabildi. Direniş devrimci girişkenlikten yoksun, geri, reformist kafalı ve sendikal bürokrasinin uzantısı unsurların denetiminde kaldı.

Devrimci hareketin direnişe ilgisi ise dayanışma ziyareteri ve dergi sayfalarından cömert bir propaganda desteginin ötesine geçemedi. Gebze direnişini etkin bir eylem üssü haline getirmek, en azından İstanbul çapında bir ajitasyon olanagı olarak degerlendirmek, İstanbul işçisini eylemli dayanışmaya çagırmak ve olanaklı olan yerlerde bunu bizzat örgütlemek hemen hiç kimsenin aklına gelmedi. Komünistlerin sınırlı çabaları ise Gebze’yi çevreleyen mahallelerin sınırlarını aşamadı. Böylece çok önemli bir olanak heba edilmekle kalınmadı, yaşanan yenilgi nedeniyle tam tersinden, yani olumsuz yönde bir etkinin yolu açıldı.

Kızıl Bayrak, 4. Sayı,
“Devrimci Eylem İnisiyatifi”nden