Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
15 Kasım-15 Aralık '02
Sayı: 55
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  6 Kasım'ın gösterdikleri...
  Gençlik hareketinin gündemi.
  İstanbul'da 6 Kasım protestosu
  Ankara'da 6 Kasım protestosu
  6 Kasım protestoları...
  Savaşa karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Floransa'da yüzbinlerce kişi kızıl bayraklar ve savaş karşıtı pankartlarla yürüdü
  Savaş partileri mecliste...
  ABD askeri olmayacağız!
  Savaş ve faiz bütçesi yıkım getirecek!
  Savaş karşıtı eylem ve etkinliklerden...
  Amerikan askeri olmamak, kardeş halkların kanını dökmemek için görev başına!
  Yeni hükümet kuruluyor!
  BDSP'nin Esenyurt mitingi...
  Düzen saldırılarına devam ediyor!
  KTÜ'de ÖTK seçimlerinin gösterdikleri...
  Büyük Zindan Direnişi'nin 3. yılı...
  ÖO direnişçisi Muharrem Kurşun'la konuştuk...
  ÖO direnişçisi Fatime Akalın ile konuştuk...
  Susurluk ve çete devleti
  Çocuk emeği sömürüsü
  "Stalingrad'dan Son Mektuplar"
  Avrupa'daki göçmen işçiler ve sorunları
  Alman Kasım Devrimi yol gösteriyor
  Saraylara savaş, kulübelere barış!
  Okur mektupları



 
 
Çocuk emeği sömürüsü

Kapitalizmde çocuk emeği sömürüsü sermayenin sürekli artan kârı demektir. Çocuklar tüm sosyal haklardan mahrum bırakılarak, ücretli köleliğin en vahşi biçimiyle sömürülmektedirler.

Mücadelede savunmasız bırakılan çocuk işçilerin en küçük bir hak talebi baskı ve şiddetle geri çevrilir. Özellikle emperyalist borç batağına saplanan ülkelerde çocuk işçiler üzerinde şiddet, hatta cinsel tacize varan uygulamalar sıklıkla görülür. İş kazalarında yine çocuk işçilerin ölüm ve sakat kalma oranları yüksektir. Çocukların çalıştırılma yaşının giderek küçülmesiyle eğitim hakları da gaspedilmektedir. Çocuk emeği sömürüsü sanayide olduğu kadar tarımda da yaygın bir kullanıma sahiptir. Yoksul köylü açısından eve katkı olsa da, tarım işletmecileri için bulunmaz fırsattır.

Dünya tekellerinden NİKE’ın fabrikalarında üretim yapanların genelinin çocuk işçilerden oluştuğu haberi şirket tarafından yalanladı. Oysa gerçekler, özellikle Güney Asya ülkelerinde çalıştırılan çocuk işçilerin bir taraftan da cinsel tacize uğradıklarını gösteriyor. Hindistan’da önceki yıllarda bir mum imalathanesinde gece çalışmasında çıkan yangında onlarca çocuk işçi yaşamını yitirmişti. Patron, çocuklar gece çalışmasından kaytarmasınlar diye fabrikaların kapılarını kilitlemiş, ölümler duman zehirlenmesinden kaynaklanmıştı.

Türkiye üzerinden baktığımızda, eğitim sürecinden ekonomik nedenlerle koparılan çocuk işçiler adeta boylarından büyük işlerde çalıştırılmaktadır. Son birkaç yılda çocukların çalışma oranı daha da artmıştır. 6-14 yaş grubunda üç çocuktan biri çeşitli işlerde çalışmaktadır. Bu sayının çalışan nüfusa oranı 5’te biri bulmaktadır.
Genellikle çocukların çalıştırılmasına yönelik öfke anne ve babalara yöneliktir. “Küçücük çocuklarını çalıştırmaya utanmıyorlar mı?” denir. Oysa, yoksulluğun diz boyu arttığı, işten atılan orta yaş grubundan emekçilerin iş bulmasının giderek olanaksızlaştığı bir ortamda aileler çocuklarını istemeseler de çalıştırmak zorunda kalmaktadır.

Bir diğer çalıştırılan yaş grubu, 18 yaşına kadar çıraklık eğitim kursları üzerinden fabrikalarda çalıştırılan genç işçilerdir. Genellikle sanayi sitelerindeki bu kurslarda haftanın bir günü okulda teorik eğitimle, geri kalan günler hafta sonları da dahil olmak üzere fabrika ya da atölyede çalışmakla geçer. Çıraklık kurslarında devlet tarafından sigortaları ödendiği için işverenler sigorta yapmaktan kurtulurlar ve çırak diye de düşük ücret ödenir. Türkiye çocuk haklarının korunması konusunda İLO sözleşmesine imza attığı halde bu uygulanmamaktadır. Gece çalıştırılması yasak olduğu halde, özellikle tekstil başta olmak üzere birçok işkolunda 9 saatin üzerinde ve mesailer dahi ödenmeden çalıştırma tüm pervasızlığıyla uygulanmaktadır.

Kapitalizmde çocuk emeği alabildiğince sömürülürken, sosyalizmde 17 yaşına kadar zorunlu poli-teknik eğitim uygulanacaktır. Üretim eğitim ile içiçe yürüyecek, çalışma saatleri mümkün olduğunca sınırlanacaktır. Çocuk ve genç işçilerin sosyalizm mücadelesine katılması için bu kadarı bile yeterlidir.

P. Çağıl