Alevi katliamına sessiz kalma...
İşçilerin birliği, halkların kardeşliği mücadelesini büyütelim!
Emperyalistlerin ve bölge gerici devletlerinin desteğini arkasına alan “Yeni Suriye devleti” ve onun himayesi altındaki cihatçı çetelerin Alevilere dönük uyguladığı baskı, gelinen yerde katliamlara dönüşmüş durumdadır. Emperyalizmin kuklası, cihatçı çete topluluğundan başka bir şey olmayan sözde “Suriye hükûmeti” gerçekleşen katliamları bir yandan “bireysel, tekil” olaylar olarak göstermeye çalışırken öte yandan “Esad artıklarının temizliyoruz” söylemiyle katliamlara meşruluk sağlama arayışındadır.
Suriye’de Alevileri hedef alan saldırılar “tekil olaylardan” ibaret değildir, bilakis sistematik bir katliam süreci işlemektedir. Kaynağı ise HTŞ’nin başını çektiği cihatçı çetelerin sahip olduğu gerici-selefi ideolojidir. Yaşananlar devlet kılığına bürünmüş bu çetelerin bölge hakları için ne büyük bir tehlike olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Selefi cihatçı zihniyet bugün Alevileri hedef almaktadır, yarın ise Dürziler, Hristiyanlar, Kürtler ve Suriye’nin diğer etnik ve inançsal toplulukları hedef tahtasına oturtulacaktır. Emperyalizm ve dinsel gericiliğin bir araya geldiği yerde bundan başka bir sonuç çıkma ihtimali yoktur. Emperyalizmden, onun “demokrasi” söylemlerinden medet umanlar bir kez daha bu yaşananlar üzerine düşünmelidir.
AKP-MHP iktidarı katliamın ortağıdır!
Selefi-cihatçı çetelerin Şam’ı ele geçirmesi ile zafer kutlamaları yapan AKP-MHP iktidarı, yaşanan saldırılarının doğrudan suç ortağıdır. Bunu görmek için AKP’ye yakın medya kuruluşlarına bakmak yeterli olacaktır.
Yandaş medya kuruluşlarında iş, yaşanan saldırıları görmezden gelmekten çıkmış katliam ve saldırıları bizzat destek verir hale gelmiştir.
Toplumsal kutuplaşmadan, etnik ve dinsel ayrımcılıktan beslenen AKP-MHP iktidarı, ekonomik krizin derinleştiği ve geniş kesimlerin hoşnutsuzluğunun her gün katlandığı günümüz koşullarında dinci-mezhepçi ayrışmayı kızıştırmak için bu meseleyi kullanmaya çalışacağı aşikardır.
Yaşasın halkların kardeşliği!
Suriye’de gerçekleşen bu barbarlığa karşı durmak bütün işçilerin ve emekçilerin görevidir. Bu görev, emperyalizme, onun taşeronu olan dinsel gericiliğe ve AKP-MHP iktidarının politikalarına karşı durmadan yerine getirilemez.
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu olarak işçi sınıfını ve emekçileri “Katliamlar derhal durdurulmalıdır!” talebiyle harekete geçmeye; emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı mücadele etmeye çağırıyoruz. Bir kez daha hatırlatıyoruz: Suriye ve bölge haklarına barış ve özgürlük ancak işçilerin birliği hakların kardeşliği temelinde yürütülecek mücadele ile gelebilir. İşçiler, emekçiler ve ilerici güçler bu eksende taraflaşmalı, emperyalistlerin ve gerici bölge devletlerinin her türlü saldırılarına karşı emekçilerin ve ezilen halkların birleşik mücadelesini örgütlemelidir. Emperyalizm, işbirlikçi güçler ve dinsel gericilik yenilmeden bölgeye barış ve huzurun gelme ihtimali yoktur.
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu
8 Mart 2025
Kayyım düzenine karşı işçilerin birliği...
Kürt halkının kazanımlarını yok saymayı hedefleyen kayyım saldırısı “seçme-seçilme hakkı”nı tek kalemde yok sayarken, yaşanan süreç “seçmen iradesi” sözünün de ikiyüzlülükten başka bir anlama gelmediğini bizlere gösteriyor.
AKP-MHP iktidarının kayyım saldırısının sonuncusu Van Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik gerçekleşti. Daha öncekiler gibi Van Büyükşehir Belediye başkanı Abdullah Zeydan’a da rejimin elindeki yargı aparatı eliyle üretilen “suçla” kesilen ceza kayyıma gerekçe gösterildi.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinden bu yana Hakkâri, Esenyurt, Batman, Mardin, Halfeti, Dersim, Bahçesaray, Akdeniz, Ovacık, Siirt ve son olarak Van Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atandı.
Kürt halkının kazanımlarını yok saymayı hedefleyen kayyım saldırısı “seçme-seçilme hakkı”nı tek kalemde yok sayarken, yaşanan süreç “seçmen iradesi” sözünün de ikiyüzlülükten başka bir anlama gelmediğini bizlere gösteriyor.
Kayyım rejimi, Kürt halkının iradesinin gasp edilmesinin yanı sıra aynı zamanda ranttan beslenen AKP iktidarı ve yandaşları için yağma ve talan anlamına da geliyor.
8 Eylül 2016’dan bu yana Kürt halkının yaşadığı bölgelere toplam olarak 154 kayyım atandı. DEM Parti’nin verilerine göre 2016-2019 yılları arasında 24 belediyenin kayyım atanmadan önceki toplam borcu 730 milyon iken, 31 Mart 2019’da bu borcun 5,6 milyara ulaştığı görüldü. 2.5 yıllık süre içerisinde 24 belediyenin kayyımları yaklaşık 5 milyar TL borçlandı. Bu devasa paraların yandaşlar tarafından yağma ve talan edildiği su götürmez bir gerçek… İçlerinde makam odasını lüx içinde inşa edeni mi ararsınız, sonrasında dolandırıcılıktan tutuklananı mı, yoksa “653 kişiyi işten çıkardım, büyük zevk aldım” diyeni mi… İşte size kayyım gerçeği!
Bir yandan “yeni bir süreç”le birlikte hayaller yayılırken öte yandan AKP-MHP iktidarı eliyle faşist baskı ve terör tırmandırılıyor, kırıntı düzeyindeki haklar gasp ediliyor.
Antep Başpınar işçilerinin eylemlerinin önünü kesmek için kentte OHAL ilan ediliyor, sabahına ise Van büyük şehir belediyesi binasına çok dört koldan operasyon çekiliyor.
Artık tükenen ve ayakta kalmak için baskı ve terörü artırmak dışında seçeneği kalmayan rejimin saldırılarını püskürtmek için yegâne yol, “işçilerin birliği, halkların kardeşliği”ni büyütmekten geçiyor.
|