1 Kasım 2019
Sayı: KB 2019/40

Krizin faturasını sermaye cephesi ödesin!
AKP-saray rejiminin 2020 yılı bütçesi
Vergi yükü yine işçinin sırtında!
AKP saldırganlığa devam ediyor
Metal Grup TİS süreci ve ‘eşit işe eşit ücret’ talebi üzerine
Metal Grup TİS’leri sürerken Yüksek Hakem Kurulu
İşçilere sosyal medya baskıları
Trakya’da tutuklanan sınıf devrimcilerinden mektup
DEV TEKSTİL GMYK Sonuç Bildirgesi
Valfsan işçileri direnişlerini sürdürüyor
İşçi sınıfı ve şovenizm...
Ermeni Sorunu üzerine eleştirel notlar - Garbis Altınoğlu
Suriye ve Avrupa Birliği emperyalizmi
Nafaka hakkının gaspı ve çocuk istismarının yasalaşması dayatılıyor!
YÖK’e ve YÖK düzenine karşı eğitim hakkımız ve geleceğimiz için mücadeleye!
Eğitim bütçesinde aslan payı dini ve mesleki eğitime!
Susurluk karanlığı devletin gölgesidir!
Fotoğraftan gerçeğe, gerçekten fotoğrafa…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP-saray rejiminin 2020 yılı bütçesi

 

2020 yılı bütçesi için hazırlıklar başladı. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu 6 ila 29 Kasım tarihleri arasında yapacağı çalışmalarla, gelecek yılın bütçesini hazırlayacak. 2020 yılı bütçe giderlerinin 2019 yılına göre yüzde 14’lük artışla 960 milyar liradan 1 trilyon 95 milyar liraya yükseltileceği belirtildi. Hedeflenen bütçe gelirleri ise 956,6 milyar liradır. Buna göre önümüzdeki yılın bütçe açığı 138,4 milyar lira olacak.

Bürokratik-militarist aygıtların bütçesi

Bu devasa bütçenin ancak küçük bir kısmı resmi kurumlarda çalışan emekçilerin ücretleriyle emekli maaşlarına ayrılıyor. Bütçe gelirlerinin çoğunu ise devletin bürokratik-militarist aygıtları yutuyor. “Milli Gelir”e bir katkı sunmayan bu aygıtlar, bütçenin büyük bir kısmını ise hortumluyorlar. Yani bütçenin çoğu ücretli kölelik düzeninin bekası için gerekli olan kurumlar tarafından harcanıyor.

Bütçeyi hazırlama işi görünürde ‘TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ tarafından yapılıyor. Oysa meclis, sarayın bir tür aparatı durumuna düşürüldüğü için son sözü AKP şefi Tayyip Erdoğan söylüyor. Dolayısıyla, hazırlanan bütçe, özünde saray rejiminin harcamalarının düzenlenmesinden başka bir anlam taşımıyor.

Meclis oturumlarında bütçeye dair bazı tartışmalar da yapılıyor. Ancak bu tartışmalar “bütçenin ruhuna” aykırı temelde yapılmıyor. Burjuva partilerinin hiçbiri bütçeden sağlığa, eğitime, konuta, ulaşıma daha çok pay ayrılması, emekçilerin refahını arttıracak harcamalar yapılması için çaba harcamıyor. Zira hiçbirinin bürokratik-militarist aygıtların bütçeyi hortumlamasına itirazı yok. O nedenledir ki mecliste yapılan bütçe tartışmaları mizansen sınırlarının ötesine geçmiyor ya da geçemiyor.

Milli gelir”i yaratanlara kaynak yok!

‘Milli gelir’ işçi sınıfıyla emekçilerin emek-gücü ile üretiliyor. Oysa paylaşıma sıra geldiğinde en büyük payı bir azınlık olan kapitalistler alıyor. Üretimi gerçekleştiren çoğunluğa ise düşük bir pay kalıyor. Ancak sorun burada bitmiyor. Emekçi hem aldığı ücretten hem satın aldığı her meta için bir de vergi ödüyor. Bu vergiler kapitalist sınıfların çıkarlarının bekçisi olan burjuva devletin finansmanı için harcanıyor. Zaten bütçe öncelikle bunun için oluşturuluyor. Bu sayede sömürücü sınıfların çıkarlarının bekçisi olan devletin giderleri büyük oranda emekçilerden sızdırılan doğrudan ya da dolaylı vergilerle sağlanıyor.

Bu sistemde işçi sınıfıyla emekçiler, kendilerini ezen şiddet aygıtını finanse etmek zorunda bırakılıyorlar. Onlara sefalet ücretlerini dayatan, grevlerini yasaklayan, hak aradıklarında üzerlerine polisi-jandarmayı salan bu aygıt, satın aldıkları her şeyden de vergi alıyor. Nitekim “bütçe gelirleri”nin birinci kaynağını emekçilerden alınan doğrudan ya da dolaylı vergiler oluşturuyor.

İktidarın efendileri asgari ücret, memur maaşları ya da emekli maaşlarına zam talebi gündeme geldiğinde bütçede kaynak olmadığını iddia ederler. Oysa görüldüğü üzere ortada devasa bir bütçe var. Yani sorun bütçede kaynak olmaması değil, emekçilere kaynak ayrılmamasıdır. Savaş için kaynak buluyorlar, saraylarda sefahat sürmek için kaynak buluyorlar, sermayeye teşvik için kaynak buluyorlar, bütçesini 6-7 ayda tüketen Diyanet için kaynak buluyorlar. Ama sıra emekçilere gelince, kaynaklar tükendi diyorlar.

Bütçenin pervasızca yağmalanması, bütçe açığını sürekli büyütüyor. Saray, Diyanet gibileri başta olmak üzere, birçok kurum kendisine ayrılan bütçeyle yetinmiyor. Kendilerine ayrılan bütçeyi 7-8 ayda tüketiyor, dolayısıyla bu kurumlara yeni kaynaklar aktarılıyor. Bu da öngörülen bütçe açığını büyütüyor. Bu tür ek harcamalar, bütçenin “kara delikleri”ni genişletiyor.

Bütçe açığını” kim kapatacak?

2020 yılı için öngörülen bütçe açığı 138,4 milyar. Oysa buna “kara delikler”in yuttuğu kaynaklar eklenince rakamın çok daha fazla olması kaçınılmazdır. Saray rejiminin yayılmacı politikası, “örtülü ödenek” adı altında yapılan harcamalar, egemenlerin sefih-lüks yaşamları için yaptıkları sınırsız harcamalar dikkate alınırsa, bütçe açığının belirtilen rakamların çok üstüne çıkacağını ön görmek zor değil.

Bütçe açığı saptanıyor ancak bunun nasıl kapatılacağına dair bir şey söylenmiyor. Oysa bu açığı kapatmak için birilerinin faturayı ödemesi gerekiyor. Her zaman yaptıkları gibi yine ellerini emekçilerin cebine uzatacaklar. Çünkü ne saraylarda sefahat sürenler ne kapitalistler bu açığı kapatmak için kılını kıpırdatacak. Yani saray rejimi yükü yine işçi sınıfıyla emekçilerin sırtına yıkmak için her yola başvuracaktır. Bu pervasızlığı önleyebilmenin tek yolu var; o da işçi sınıfıyla emekçilerin hakları, özgürlükleri, gelecekleri için mücadele alanlarına çıkmalarıdır…

 

 

 

 

Krizi yaratanlar bütçe açıklarının suçunu da işçi-emekçilere attı

 

Kendi zenginlikleri, savaş politikaları, her türlü israf ve lüks için harcamalardan vazgeçmeyen Erdoğan/saray rejimi, devlet bütçesindeki açıkların sorumluluğunu da işçi ve emekçilere yükledi. Bütçedeki devasa açıkların “temel sebebi” olarak işçi ve emekçilere dayatılan sefalet zamları gösterildi.

Bütçe teklifi ile birlikte meclise sunulan raporda, bütçe giderlerindeki artışın nedenlerine dair şu ifadeler yer aldı:

2019 yılında emeklilere ödenen bayram ikramiyeleri ve yaşlılık aylıkları, kamu görevlileri ve işçilere yapılan enflasyon zammı, yapılan ilave personel atamaları bütçe giderlerindeki artışın temel sebepleridir. Böylelikle 2019 yılının ilk 8 ayında bütçe giderleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 22,8 artarak 658,8 milyar lira, faiz hariç bütçe giderleri yüzde 21,2 artarak 589,5 milyar lira, faiz giderleri ise yüzde 38,1 artarak 69,3 milyar lira olmuştur.”