23 Ağustos 2019
Sayı: KB 2019/30

AKP-Erdoğan diktasından yeni kayyım darbesi...
İşçi sınıfı ve emekçiler rejimin savaş histerisine karşı direnmeli!
Savaş çığırtkanlığı ve “güvenli bölge” hesapları
Türkiye’nin genelinde doğa katlediliyor
Sermaye, AKP, sendikal bürokrasi...
Sendikal bürokrasiyi parçalamak için mücadeleyi yükseltelim!
Birleşik sınıf hareketi için mücadeleye!
Petrol-İş Sendikası Genel Kurulu yaklaşırken...
Bir işçi direnişi daha sendika bürokrasisi eli ile bitirildi!
Yine Petrol-İş, yine satış!
TİS süreçleri, ekonomik kriz ve sınıf mücadelesi üzerine
Keşmir’de yeni gerilim
Ortadoğu’da güç dengeleri değişiyor, siyonist rejim diken üstünde
Yunanistan’da liberal reformizmin yarattığı hayal kırıklığı
Son nefesine kadar devrimin bir emekçisi ve sıra neferi
“Hep seninle olacağız sevgilimiz, annemiz, büyük annemiz, yoldaşımız, Zeliş’imiz...”
YTÜ öğrencileri ne istiyor?
Kapitalist devletlerin karanlık yüzü: Tarikatlar
Sınıf bilincinden yoksun olmak ve Suriyeliler
Hacı Bektaş-ı Veli’yi Anma Etkinlikleri üzerine…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Son nefesine kadar devrimin bir emekçisi ve sıra neferi

 

Zeliha Recber’i uğurlama töreninde partisi TKİP adına yapılan konuşma…

 

Değerli dostlar, yoldaşlar,

Ailesi, dostları ve yoldaşları olarak Zeliha Recber’i kaybetmenin acısı içindeyiz. Çok genç yaşlarında devrimci mücadeleye gönül veren ve bu mücadelenin içinde yer alan Zeliha yoldaş, son nefesini verdiğinde de devrim ve sosyalizm davasının bir sıra neferiydi.

27 Temmuz günü 54 yaşında yitirdiğimiz Zeliha yoldaş, orta halli köylü bir ailenin ilk çocuğu olarak 1965 yılında doğdu. Köyde başladığı ilkokulu İstanbul’da tamamladı. 1978 yılında Almanya’ya işçi olarak çalışan ailesinin yanına geldi. Okul ve meslek eğitimini Almanya’da tamamladı.

Dönem, Türkiye’deki büyük sosyal uyanışın ve devrimci yükselişin yankılarının Avrupa’daki Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen kitlesi üzerinde de büyük etkiler ve heyecanlar yarattığı bir dönemdi. Türkiye’deki devrimci yükseliş dalgasının da etkisi altında, yurtdışındaki ama özellikle de Almanya’daki sol akımların örgütsel siyasal faaliyetleri gelişiyordu. Bununla birleşen bir dizi faktör, göçmen kitlelerin devrimci örgütlerin saflarında örgütlenmesini kolaylaştırmaktaydı.

Zeliha yoldaş, bu yıllarda ve bu toplumsal atmosfer içinde bir genç olarak İbrahim Kaypakkaya’nın hayatı ve mücadelesini anlatan kitaplarla tanıştı. Bu, onun yaşamında bir dönüm noktasının başlangıcı oldu. Dönemin genç kuşağına mensup biri olarak, devrimci mücadelenin heyecan ve coşkusunu yaşıyordu. Halkçı devrimci akımlardan birinin saflarında siyasal yaşama ilk adımını attı.

12 Eylül karşı-devriminin zor ve karanlık yıllarında işçi sınıfı davasına bağlılığını sürdürdü. Saflarında bulunduğu hareketin ülkeyle bağlantılarının sürdürülmesinde fedakarlıklarda bulunmakta tereddüt etmedi. İnancının verdiği coşkuyla sınırları aşarken karşılaştığı kimi tehlikeler, onun aynı görevi tekrar tekrar omuzlamasına engel olmuyordu.

Saflarında olduğu hareketle bağlarını kestikten sonra devrimci bir fabrika işçisi olarak sendikal platformda fabrika çalışması sürdürdü. İşçi sınıfının bir mensubu olarak Almanya’da sınıf hareketi cephesindeki gelişmelerin bir parçasıydı. Yaklaşık 15 yıl boyunca çalıştığı Thyssen-Krupp işletmesindeki faaliyet ve eylemlerine sınıf sendikacılığı bakış açısı yön veriyordu. Bir dönem sendika temsilciliği de yaptığı işletmede, sınıf hareketinin dar sendikalist bir alana hapsedilmesine karşı verilen mücadelenin de aktif bir öznesiydi.

Bu çalışmada yerli devrimci örgütlerle birlikte davranmaya özel önem verdi. Bir fabrika işçisi olarak yerli devrimci akımların sınıf çalışmasını ilgi ve sempatiyle karşıladı. “Fabrika çalışması yürüten devrimcilerden uzak kalma lüksümüz yok” diyerek, sözü edilen akımların fabrika çalışmalarına destek sundu.

Geleneksel halkçı devrimci çizgiden köklü bir kopuşun ifadesi olarak 1987’de proletarya sosyalizmi bayrağını yükselten EKİM hareketi onun özel ilgisini çekti, sempatisini kazandı. EKİM’in Türkiye’nin burjuva sınıf iktidarının karşısına Türkiye işçi sınıfını etkin bir güç olarak çıkarmak doğrultusundaki ısrarı, sabrı, kararlılığı ve tutarlılığı, bilinçli bir işçi olarak onda yeni umutlar ve heyecanlar yarattı. Komünist hareketin geleneksel sol hareket içindeki benzersiz konumu, program-eylem bütünlüğü ve sınıf çalışmasında kat ettiği mesafe, Zeliha yoldaşın devrimci işçi kimliği üzerinde derin izler bıraktı. Devrimci bir fabrika işçisi olarak yolu sınıf devrimcileriyle kesişti ve devrimci sınıf partisinin bir sıra neferi olarak çalıştı.

Zeliha yoldaş, Türkiye’de fabrika eksenli bir sınıf çalışmasında kısa zamanda sonuç alınamayacağını kendi pratiği üzerinden de biliyordu. Komünistlerin bu alandaki tutarlılıklarına, sabır ve ısrarına sonsuz bir hayranlık ve saygı duyuyordu. “Sabır taşı olmaktan başka çaremiz yok” diyerek, hem bu alandaki güçlüklere hem de her koşul altında şaşmaz bir şekilde fabrikalara yönelmekten ve sınıfı devrimcileştirmekten başka bir çıkış yolu olmadığına işaret ediyordu.

Zeliha yoldaş, Türkiye ve çalıştığı Almanya’daki her işçi eylemini, grev ve direnişi coşkuyla karşılıyor, onların sesini emekçilere taşımak için heyecanla çalışıyordu. Özellikle de Greif Direnişi’yle yurtdışında çok yönlü bir dayanışma ve destek örgütleme faaliyetinin doğal ve aktif bir bileşeniydi. Komünistlerle anılan Metal Fırtınası’yla dayanışma hareketinin de aktif öznelerinden biriydi.

Öte yandan Türkiye’deki azgın siyasal gericilik ve büyük sosyal durgunluk atmosferinin yurtdışında kendini daha ağır hissettirdiği bir dönemden geçiliyordu. Sol hareketin örgütsel ve siyasal çalışma kapasitesi büyük bir gerileme içindeydi. Devrimci değerler ve kültür alanındaki bozulmalar; umutsuzluk ve karamsarlıkla bir arada yaşanıyordu. Bu gelişmeler yurtdışının gevşetici ve çürütücü ortamıyla birleştiğinde devrimci saflar kolayca terk ediliyordu. Zeliha yoldaş böyle bir ortamda partisinden aldığı güçle de devrimci kimliğini korumasını ve davasına sahip çıkmasını başarabildi.

Yakalandığı kanser hastalığına karşı çok uzun zaman boyunca direnen Zeliha yoldaş, 20 Temmuz’da yoğun bakıma alındı. Doktorların yapacak bir şey kalmadığını söylemesinden sonra son günlerini evinde ailesi, yoldaşları ve dostlarıyla geçirdi. Ölümü büyük bir metanet ve şaşırtıcı bir soğukkanlılıkla karşıladı. Hastane ve evde ziyaretine gelen yoldaşları ve dostlarını içten bir gülümseme ve sevgiyle karşılıyor, onlarla şakalaşıyordu. O haliyle bile hiç abartmaksızın çevresine neşe ve umut saçıyordu. Ziyarete giden herkes bunun tanığıdır.

Yoldaşlarını ve partisini merak ediyor, nasıl bir anma düzenlenmesi gerektiğini yoldaşlarına anlatıyordu. Ölümü metanetle beklediği son günlerinde yoldaşlarının “bizden istediğin bir şey var mı” sorusunu, “Dürüst devrimciler olarak kalın”, “Anma töreninde okunmasını ve söylenmesini istediğim şarkı ve şiirleri seçmişim, kızıl bayraklar bol olsun” biçiminde yanıtlıyor, mücadelelerinde başarılar diliyordu.

Çok genç yaşlarında devrimci mücadeleye gönül veren Zeliha yoldaş son nefesine kadar devrimin bir emekçisi ve sıra neferi olarak yaşadı.

O, ölümüne günler kala “İnsan devrimci-komünist olunca dostluğu ve insanlığı zirvede yaşıyor” demişti yoldaşlarına. İnsanlığın büyük geleceği ve zirvesi olan komünizm davası mutlak zafer kazanacak ve yitirdiklerimiz bu davanın kavgasında yaşayacak.

Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz…