14 Haziran 2019
Sayı: KB 2019/22

İşçi sınıfı kölelik dayatan rejimden hesap sormalıdır!
Gerici-faşist iktidara geçit yok!
ABD ile ilişkilerde S-400 düğümü
Eski Tayyip Erdoğan’ın bugüne itirafları
Kürt halkı unutmayacaktır!
Açlık grevi eylemcilerinin tedavileri engelleniyor
Metal TİS’leri mücadele dinamiklerinin birleşip örgütlendiği bir süreç olabilmelidir!
“Onurumuz ile yaşamaya devam edeceğiz!”
Karadeniz: Bir halklar mozaiği - Habip Gül
Kriz, kadın işçiler ve taleplerimiz
15-16 Haziran Direnişi’nin mirasına sahip çıkalım!
Boşanma davalarında arabuluculuk
“Çevreci” Türkiye
Gündelik hayatın içinden İstanbul seçimleri
Clara Zetkin: Son nefesine kadar mücadele eden bir devrimci
‘84 ölüm orucu direnişi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gerici-faşist iktidara geçit yok!

 

İşçiler, emekçiler, gençler

Gerici-faşist AKP iktidarı 2002 yılından bugüne adım adım inşa ettiği soygun ve rant rejimini ayakta tutmak için her türlü yol ve yöntemi kullanıyor. Tepesinde Tayyip Erdoğan’ın oturduğu harami saltanatı baskı ve zorbalıkla devamını sağlıyor. Öyle ki kendi sefil çıkarlarının geleceği için bütün bir topluma faşist tek adam rejimini dayatıyor. 17 yıldır varlığını borçlu olduğu sermaye düzeni için var gücüyle çalışan Erdoğan yönetimi, sıra sefil çıkarlarına geldiğinde kendi yasa ve hukukunu da bir kenara bırakıyor. Tamamen keyfi biçimde topluma kendisini dayatıyor.

Bunun son ve çarpıcı örneği 31 Mart yerel seçimleri oldu. Türkiye’nin siyasi ve toplumsal yaşamı açısından İstanbul, Ankara, İzmir gibi önemli kentleri kaybeden, buradan hareketle kendi geleceğini tehlikede gören Erdoğan yönetimi tamamen keyfi biçimde İstanbul seçimlerini yok saydı. Yeri geldiğinde “milli irade”yi diline dolayan ve demagoji konusu yapan gerici-faşist iktidar, söz konusu kendi geleceği ve çıkarları olduğunda milyonların tercihini yok sayacağını böylelikle bir kez daha göstermiş oldu. Kuralsız ve keyfi biçimde topluma yeni bir seçim dayattı.

İşçiler, emekçiler

Gerici-faşist iktidar tarafından keyfi bir şekilde iptal edilen ve 23 Haziran’da yenilenecek olan İstanbul seçimleri siyasal sonuçları açısından İstanbul sınırlarını şimdiden aşmış bulunuyor. Keza, 23 Haziran seçimleri gerek Erdoğan yönetimi, gerek düzen muhalefeti, gerekse de bütün bir toplum tarafından ülke çapında bir hesaplaşma alanı olarak görülüyor.

Kardeşler, ister Binali Yıldırım olsun ister Ekrem İmamoğlu, 23 Haziran’da mindere çıkacak olanlar sömürü düzenini temsil ediyorlar. Her ikisi de varlığını sömürü düzenine borçlu. Bu nedenle emekçiler gerek seçimlerden, gerekse sermayeyi temsil eden güçlerden asla bir beklenti içerisine girmemelidir.

Bu böyle olmakla birlikte emekçiler İstanbul seçimleri üzerinden kendilerine dayatılan keyfiliği reddetmelidir. Gerici-faşist AKP iktidarına karşı mücadeleyi büyütmeli, Erdoğan yönetiminin topluma reva gördüğü zorbalığı kabul etmemelidir. Ranta, soyguna ve kâra dayalı saltanatları için toplumu hiçe sayan, faşist tek adam rejimini kurmaya ve güçlendirmeye çalışan AKP gericiliğinden hesap sormalıdır. Bunun yolu ise her şeyden önce örgütlenmekten ve toplumsal mücadeleyi büyütmekten geçmektedir.

İşçiler, emekçiler, kardeşler

- 23 Haziran seçimleri üzerinden bizlere bir kez daha kendisini dayatan,

- Grevleri yasaklayan, hak arama eylemlerine azgınca saldıran,

- Faşist tek adam rejimini kurup, zorbalığı olağanlaştırmak isteyen,

- Dini istismar edip, toplumu ayrıştıran/düşmanlaştıran,

- Emperyalistlerin çıkarları için savaş kışkırtıcılığı yapan, kardeş halkların oluk oluk kanını akıtan,

- Sömürü düzeninin krizini yönetmek adına faturayı işçilere ve emekçilere kesen,

- Emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını cehenneme çeviren ekonomi programlarını azgınca uygulayan,

- İşçi ve emekçilerin kazanılmış haklarını bir bir ortadan kaldıran ve gelinen yerde kıdem tazminatı hakkına göz diken,

- Özelleştirmelerle, sosyal yıkım politikalarıyla çalışma koşullarını kuralsız hale getiren, işsizliğin çığ gibi büyümesine yol açan,

- Ranta, soyguna ve kâra dayalı harami saltanatının devamı için terör estiren,

- Kendisine muhalif her sesi boğmak isteyen,

- Kürt halkını yok sayan, kazanımlarını ortadan kaldırmak için kirli savaş politikasını azgınca uygulayan,

- Gençliği köle haline getirmek, dindar ve kindar nesiller yetiştirmek için eğitim sistemini gericileştiren, piyasanın insafına bırakan,

-Kadınlar üzerindeki çifte sömürüyü katmerleştiren, kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve istismarın önünü açan,

- Başta Aleviler olmak üzere, farklı inanç ve kültürleri yok sayan, asimile etmek için her türlü kirli yöntemi pervasızca uygulayan,

Gerici-faşist AKP iktidarına geçit vermeyelim!

Sınıf mücadelesini büyütelim!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

Haziran 2019

 

 

 

 

Enflasyon zamları eritiyor, yoksullaşma artıyor!

 

Sermaye devleti krize çözüm adı altında sermaye için kurtarma paketleri ve teşvikleri birbiri ardına açıklarken, işçi sınıfı ve emekçilere reva görülen sefalet daha da büyüyor. İşçi ve emekçiler üzerindeki baskıları arttıran, sömürüyü ağırlaştıran sermaye iktidarı, işsizlik sopasıyla emekçileri boyun eğmeye zorluyor. Krizi emekçilere ödetmenin yollarından biri de enflasyon ve hayat pahalılığı ile artan yoksullaşma oluyor.

Birleşik Metal İşçileri Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin (BİSAM) hazırladığı son rapor asgari ücretlinin daha da yoksullaştığını bir kez daha gözler önüne serdi. Yüzde 30’a varan gıda enflasyonunu karşılamayan ücret zamları nedeniyle emekçilerin sefaleti derinleşti.

TÜİK’in geçtiğimiz günlerde açıkladığı resmi enflasyon Mayıs ayında yüzde 18,71 oldu. Gıda enflasyonu ise yüzde 28,44 oldu. BİSAM’ın ‘Alım Gücü Araştırması Dönem Raporu’nda, bu artışın etkisiyle, asgari ücretlinin gıdadaki alım gücünün ne kadar düştüğü hesaplandı. Enflasyona paralel yapılan zamma karşın asgari ücretli işçinin alım gücünün yüzde 8 düştüğü ortaya kondu.

Raporda, alım gücünün farklı tüketim maddelerinde ne kadar düştüğü de yer aldı. Sarımsak ve patateste yüzde 40 oranında düşen alım gücü, domateste yüzde 32, patlıcanda yüzde 30, kuru soğanda yüzde 30, tavukta yüzde 24 geriledi.

TÜİK verilerinden yapılan hesaplamalara göre, sebze fiyatlarındaki yüksek artışlar, asgari ücretlinin alım gücünün temel tüketim maddelerinde büyük düşüşlere yol açtı. Bununla ilgili rapordaki veriler şöyle:

-2018 yılı Mayıs ayında alabildiği kadar sebze alabilmesi için ücretinin mevcuttan 763 lira (3 bin 263 lira) daha fazla olması;

-Aynı miktarda meyve alabilmesi için ücretinin mevcuttan 322 lira (2 bin 822 lira) fazla olması;

-Aynı miktar ekmek ve tahıl ürünü alabilmesi için ücretinin 2,621 lira, aynı miktar et alabilmesi için ücretinin 2,607 lira, aynı miktar katı ve sıvı yağ için ücretinin 2,573 lira, aynı miktar süt ve süt ürünü alabilmesi için ücretinin 2,554 TL olması gerekiyor.