15 Mayıs 2015
Sayı: KB 2015/19

Metalde büyük fırtına
Metal eylemleri ve sol hareket
Taban iradesi kurullara yöneltiyor - B. Çağ
Türk Metal hedef şaşırtmaya çalışıyor
Metalde kavga yeni başlıyor!
Metal işçilerinin sesi sanayi havzalarında
MİB Ege Meclisi metal sürecini değerlendirdi
Sosyalist adaylardan Soma açıklaması
Emekçiler Soma’nın yıldönümünde eylemdeydi
“Haklarımızı aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz”
İşçilerin dilinden İlbeyli-Beyteks’te kölelik koşulları
KEF’ten mücadele kararları
Metal işçilerinin sesi Almanya’da
“Türk Metal çetesini silmiş bir işçi bölüğü fazlasını da yapabilir!”
“Önümüzdeki günler yeni Greifler’e,yeni Bursalar’a gebe”
Din istismarcılığı ile oy peşindeler!
Ne seçim, ne meclis...
Düzenin seçim aldatmacasını değil, yaşamak için sosyalizmi seçin!
Emekçilere 'seçim oyununu' bozma çağrısı
İngiltere seçimleri, sonuçları ve gelecek
Erdoğan içerde ve dışarda savaşa hazırlanıyor
Almanya grev ülkesi
Ferinaz'ın katili molla rejmidir
"Birliğimizin gücüyle geleceğe yürüyoruz"
Evren: Fikirleri iktidarda, cesedi toprakta!
EKK: AKP’nin kadına sıfır toleransı
“Her sokakta, fabrikada, barikatta sizlerleyiz”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal eylemleri ve sol hareket

 

Bursa günlerdir metal işçilerinin eylemlerine sahne oluyor. İlk adımı Renault işçileri atmıştı. Hiç vakit geçirmeden onu Coşkunöz ve Mako işçileri izledi. Bosch’ta imzalanan sözleşmenin örnek alınarak, ücretlerinde iyileştirmeler yapılmasını talep ettiler. Beklenen oldu, yıllardır ödedikleri aidatları ile saltanat süren mafya bozuntusu Türk Metal Sendikası ve onun çete ruhlu yöneticileri her zamanki gibi işçilerin çığlığını yine duymazdan geldiler, ciddiye almadılar.

Bu kez çok fena yanıldılar. Metal işçileri bu kez çok kararlıydı. “Artık yeter!”, “Türk-Metal istifa!” diyerek yıllardır sırtlarında taşıdıkları çeteye isyan ettiler. Bu kararlarını resmileştirmek, kararlı ve ciddi olduklarını göstermek için 5 Mayıs’ta toplu istifayı kararlaştırdılar.

5 Mayıs’ta beklenenin de üzerinde bir kitle toplandı. Her şey hazırdı, kararlaştırıldığı gibi işçiler tek tek istifa işlemlerine başladılar. Türk Metal çeteleri bir kez daha kendilerine yakışanı yaptılar. İşçilere ve başından itibaren yanlarında olan sınıf devrimcilerine ve Kızıl Bayrak muhabirlerine saldırdılar. Bazı işçiler ve Kızıl Bayrak muhabirlerini yaraladılar. Bu, işçileri korkutmak, geriletmek ve istifaları engellemek şöyle dursun, daha da kamçıladı ve kararlı hale getirdi. İstifalar da durmadı, yayıldı, çoğaldıkça çoğaldı.

Tofaş, Delphi, Valeo ve daha pek çok fabrikanın işçileri de kervana katıldılar. Her yerde İşçi kanı döken sendika istemiyoruz, istifa!” sesleri yükseldi. Renault başta olmak üzere tüm fabrikalarda vardiya değişimi sırasında çeşitli biçimler alan protesto eylemleri oldu. Başta Tofaş işçileri gelmek üzere, yeni katılımlar taze kan işlevi gördü. Harekete ek bir ivme kattı.

Çıkışın anlamı, önemi ve başat eğilimi

Metal işçilerinin karşısında sadece bir çete örgütü olan Türk Metal yok, MESS var, Koç patronları var. İşsizlik büyük bir beladır ve her an işten atılma riski var. İşçilere dönük ardı arkası kesilmeyen tahditler ve bunu tamamlayan fiili saldırı girişimleri var. Bursalı metal işçileri tüm bunları göze alarak yola çıktılar, bunlara rağmen yollarına devam ediyorlar. Bu bir cürettir ve nereden bakılırsa bakılsın bu kavga cesaret dolu bir kavgadır.

Elbette ki gerisinde öfke ve birikmiş tepki var. Ancak bu öyle sıradan bir tepki olmayıp, yıllara yayılarak bugünlere gelen ve kendini belli bir kararlılıkla ortaya koyan, sanılandan da büyük bir tepkidir.

Dahası bu gelişme sıradan bir gelişme değildir. Örneğin, sıradan bir sendika değiştirme girişimi de değildir. Ya da sadece, yıllardır kendilerine kan kusturan Türk Metal’le bir hesaplaşma değildir. Bu onu fazlasıyla küçümsemek ve daraltmak olur. Bu çıkışın bunlardan öte anlamı vardır. Verili sendikal cendereye itiraz eden, onu aşma potansiyeli/eğilimi taşıyan bir anlamı vardır.

Bursalı metal işçileri 1998 yılında da bir çıkış yapmışlardı. Türk Metal çetesinde kopmak üzere yine alanlara çıkmış, istifa girişiminde bulunmuşlardı. Nedir ki, o gün kapısına kadar gittikleri Birleşik Metal-İş Sendikası onları kucaklama gücü ve iradesini ortaya koymamıştı. İşçilerin kendileri de henüz buna hazır değillerdi. Çıkışları yarım kaldı, daha fazla ilerleyemedi. Hiç kuşkusuz, koşulların mevcut sendikal anlayış ve kurumları aşmaya elverişlilik bakımından, bugünkü denli olgunlaşmamış olmasının da bunda büyük payı vardır.

Bugünkü kopuş mevcut sendikal anlayış, gelenek ve kültürden, bunların cisimleşmiş hali olan mevcut sendikal yapılardan bir kopma girişimidir. Kimilerinin iddia ettikleri gibi bir “sendikasızlaşma” girişimi hiç değildir. İşçilerin dillerine pelesenk olan, “söz, yetki ve kararın işçilerde olduğu, YENİ BİR SENDİKA” söylemi de bunu anlatmaktadır.

Renault ile başlayıp dalga dalga yayılan ve büyüyen Bursalı metal işçileri eyleminin önemli bir başka özelliği daha bulunmaktadır. Hareket stratejik önemi olan bir sektörde ve büyük ölçekli bir fabrikada patlak vermiştir. Bu arada, lokal bir eylem de değildir. Tam tersine, Renault dışındaki başka pek çok büyük ölçekli fabrikada da yaşanan bu çıkış, fabrikalara sığmamış, Kent Meydanı’na sıçramıştır. Bu çıkış, İstanbul, İzmit/Gebze, Manisa, İzmir, Eskişehir ve başka kentlere de sıçramış, buralardaki metal işçilerini de etkilemiştir. Bu kentlerden ve fabrikalardan verilen mesajlar bunun ifadesidir. Bu çıkışla, belli bir süredir lokal bir hareketin sınırlarını zorlayan, onu aşma potansiyeli taşıyan, hareketin bir birleşik hareket olması için yolu düzleyen eğilim güçleniyor. Bursalı işçilerin çıkışı bunun da az-çok açığa çıktığı bir çıkıştır. Bursa’daki metal işçisinin bugünkü çıkışını anlamlı, önemli ve değerli kılan da bunlardır.

Çıkışın sınırları, sınıf devrimcileri ve
sol hareketin sefaleti

Metal işçilerinin eylemleri çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve insanca yaşamaya yeterli bir ücret talebi ile başlatılmıştı. İşçiler Türk Metal’in bu taleplere sahip çıkmasını istemişlerdi. Kendilerinin her türlü kavgaya hazır olduklarını açıklamış, Türk Metal’in önlerine düşmesi çağrısı yapmışlardı. Bekledikleri oldu, Türk Metal işçilerini ciddiye bile almadı, onları her zamanki gibi sahipsiz bıraktı. Fakat, koşullar işçilere isyan etmekten başka seçenek bırakmıyordu. Renault, Mako, Coşkunöz işçileri harekete geçtiler.

Sınıf devrimcileri ilk andan itibaren metal işçilerinin yanında oldular. Bursalı metal işçilerinin mevcut bilinç ve örgütlülük düzeylerinin dile getirdiklerini gerçekleştirmeye yeterli olmadığını çok iyi biliyorlardı. Ama öte yandan, onların çıkışının kendinden öte anlamlar taşıdığını da biliyorlardı. Buna uygun davrandılar. Her aşamada, işçileri tehlike ve tuzaklar konusunda döne döne uyarıyor, her alanda ve her bakımdan hazırlıklı hale getirmeye çalışıyorlar, tüm güç ve imkanlarını bunun için seferber ediyorlar.

Sol hareketin sınıf devrimcilerine dönük düşmanca tutumuna yabancı değiliz. Sol hareketin olduğu kadarıyla, uzman ve eğitim danışmanı kılığındaki uzantılarının uğursuz icraatlarını da yakından biliyoruz. Bize karşı hangi sağlıksız saiklerden, hangi korku ve kaygılardan hareket ettikleri de bizim için sır değildir. Metal işçilerinin eylemleri vesilesiyle başvurdukları suçlamalar ve kullandıkları argümanlar bunu bir kez daha açığa çıkarmıştır.

Her şey bir yana sınıf devrimcileri geçmişe ait anlayış, kültür ve geleneğin hasmane tutumu ve sınıf içindeki uzantıları aracılığıyla sergiledikleri grev kırıcılığı pratikleri ile Greif Direnişi sırasında somut olarak karşılaşmıştı. Bu aynı sol hareketin önemli bir kesimi Greif Direnişi sırasında da fiili-meşru direniş yoluna başvurduğumuz, taban örgütlülüğünü esas alarak direnişin her aşamasında tam işçi demokrasisini hayata geçirdiğimiz, geçmiş anlayış, kültür, gelenek ve bunun ürünü ve ifadesi kurumların eskidiğini, yeni döneme cevap vermek şurada kalsın, bizzat engeli haline geldiğini, yeni döneme cevap veren bir anlayış, kültür ve sözün, kararın ve yetkinin işçilerde olduğu yeni yapılanmalarla, bunların aşılması gerektiğini savundular. İki ayı fabrika işgali, bir ayı da direniş olarak gerçekleşen eylemleri sırasında bundan en küçük ödün vermediler diye, sınıf devrimcilerini sekterlikle ve maceracılıkla suçlamışlardı. Bu söz konusu kesimler Greif Direnişi'ni desteklemedikleri gibi ulusal ve uluslararası platformlarda grev ve direniş kırıcı icraatlarda bulunmuşlardı. Bugün de benzerini yapıyorlar.

Tekel direnişi sırasında bu yaşandı. Tekel direnişinin kırılmasında, diğer şeylerin yanı sıra, reformisti ve devrimcilik iddiasındakileriyle kimi sol akımların, sendikal bürokrasi ile uzlaşmacı tutumlarının da payı oldu. Haziran Direnişi başından itibaren, özellikle reformist sol hareket tarafından geriye çekildi. Örgütlü küçük-burjuvazinin temsilcisi bu akımlar utanç verici pratikler sergilediler. Haziran’ın ruhunu oluşturan devrimcileri “maceracı” olarak nitelemişlerdi. Greif direnişinde ise, Rıdvan Budak haini ile aynı karede olmak gibi çok daha utanç verici konuma düştüler. Bu ruhsuz takımı sınıf hareketinin devrimci geleceği olan sınıf devrimcilerini döneme cevap veren "İşgal, grev, direniş!" sloganını yükselttiler. Taşeronluğu kaldırmayı öne sürdüler diye “hayalci”, eylemin kendisini de “maceracı” ilan etmişti. Yakın dönemde uzman takımının da bolca icraat yaptığı, şimdi Bursa metalcilerinin gözü pek eylemleri üzerine ahkam kesenlerin, eylemcilere salık verdiği sendikaya rağmen grev kararı alıp grev boylarına çıkan metalcileri, dinci-gerici AKP iktidarının grevi yasaklama kararına sığınıp dizginleyen ve grevin kırılmasına çanak tutanlar, her daim korkulu bir rüya olarak hatırladıkları Greif'i hatırlayıp, Ejot fabrika işgalini yalnızlığa terk edenler de sol hareketin sınıf içindeki temsilcileridir. Şimdi bu aynı tutum ve pratik Bursa metalci eyleminde sergileniyor.

Bursa’da metal işçisi sınıf kardeşlerini hiçbir an yalnız bırakmayan sınıf devrimcileri üç kuruşun peşinde koşan, bir sendikamız olsun da ne olursa olsun diyen, bilinci bununla sınırlı sendika sekreterleri değildir. Onlar “Gemiye kaptanlık yapacak kaptanı bulmadan aceleyle adım atma” diyerek, işçileri maceradan uzak tutmaya çalışmakla meşguller. “Yeni sendika”nın ne olduğunu ve nasıl yaratılıp güvenceye alınacağını ve bunun zorluklarını da en iyi sınıf devrimcileri bilirler. Sınıf devrimcileri dönemin yakıcı ihtiyacının devrimci bir sınıf hareketi yaratmak olduğunu da bilmektedirler. Tam da bu nedenledir ki, Bursa’da ve her yerde sınıf devrimcileri dönemin kendilerine yüklediği görev ve sorumlulukların hakkını vermeye, tüm güç ve imkanlarını devrimci bir sınıf hareketi yaratmak için seferber etmeye çalışmaktadırlar.

Sınıf devrimcileri geleceğe dair hayaller kurmaya, tasfiyeci cereyanlara teslim olan, sürüklenenlerin inadına, devrimci bir sınıf hareketi yaratma onurlu macerasında yoğunlaşmaya, yani maceracılığa devam edeceklerdir. Ta ki, yeşil Bursa, kızıl Bursa olana dek...

 

 

 

 

Fabrikalar Arası Kurul’dan
“YENİ SENDİKA” kararı

 

Tek tek fabrikalardaki mücadelelerini 26 Nisan’da Kent Meydanı’nda yapılan eylemin ardından Fabrikalar Arası Kurul’la büyüten metal işçileri 10 Mayıs’ta üçüncü toplantılarını gerçekleştirdi.

Renault, Coşkunöz, Delphi, Valeo, SKT, Borusan ve TBVC Beltan fabrikalarından öncü işçilerin katılımıyla gerçekleşen toplantıda sürecin seyriyle ilgili kritik kararlar alındı. Kararlar arasında, yeni bir sendikanın kurulması kararı yer alırken metal işçisinin Türk Metal’den kurtuluşunu bir eylemle kutlayarak gücünü göstermesi kararlaştırıldı. Kutlama için belirlenen 17 Mayıs tarihi, da sonra yapılan açıklamayla ileri bir tarihe ertelendi.

Kurulun aldığı kararlardan öne çıkanlar şöyle:

- Tüm fabrikalarda istifa süreci en geç Cuma gününe (15 Mayıs) kadar tamamlanacak.

- Fabrikalarda kurul ve komite oluşturulması süreci hızlandırılacak. Hiçbir bölüm ve birimin bu kurulların dışında kalmaması için çaba harcanacak.

- Fabrikalar Arası Kurul hem diğer fabrikalardan temsilcilerin katılımıyla güçlendirilecek hem de daha organize bir çalışma düzenine oturması sağlanacak.

- Renault’ta yönetimin işçiden istediği sürenin dolacağı 21 Mayıs tarihinde, bu süre içerisinde adım atılmaması halinde tok bir tutum alınacak. Renault işçisinin kararına bağlı olarak her fabrika, kendi özel koşullarını dikkate alarak dayanışma eylemlerine başlayacak.

- Renault ve diğer fabrika yönetimlerinin, ücretlerde iyileştirme yapmakla beraber, bunu TM’ye geri dönme şartına bağlaması biçimindeki olası dayatmaları kabul edilmemelidir. Metal işçisi bir daha on yıllar boyunca üç kuruşluk sözleşmelere mahkum olmak istemiyorsa, ne olursa olsun TM’ye geri dönmemelidir. Dahası bu mücadele artık 5 Mayıs’tan sonra bir onur mücadelesi haline gelmiştir.

- İstifaların ardından metal işçisi kendi yolunu çizecek. Kurulda yapılan tartışmaların sonucunda bu yeni yolun mevcut sendikaların dışında, “YENİ BİR SENDİKA” olması gerektiği vurgulandı. Tümüyle bu hareketin içerisinden çıkacak olan ve sadece işçilerin yönetiminde olacağı bu sendikanın kuruluşu için hazırlıklara başlanacak.

 
§