2 Mayıs 2015
Sayı: KB 2015/17

Yalanlarınız, ablukanız, polis terörünüz yetmeyecek…
Polis terörünün bilançosu: 356 kişi gözaltında
Faşist baskı ve teröre rağmen Taksim iradesi!
Ankara’da kitlesel 1 Mayıs!
Yasağa rağmen Gündoğdu’da 1 Mayıs
Zonguldak’ta 1 Mayıs mitingi
İllerde 1 Mayıs
Kürdistan’da 1 Mayıs
CHP ve sermaye düzeninin seçim hesapları
Kaynaklar burjuvazinin kasalarında! - S. Soysal
Tasfiyeci sürecin son aşaması: Parlamentarizm
Kahrolsun sermaye iktidarı!
Liberal safsatalar, boş hayaller, tasfiyeciliğin dipsiz kuyusu
7 Haziran seçimleri, çürüme ve devrimci cüret - K. Ali
MÜSİAD-TÜSİAD tartışması üzerine
Denizler’in yolu devrim ve sosyalizmin yoludur!
Fabrikalar Arası Kurul toplandı!
“Metal işçisi bir süreci geride bıraktı, yolunu bulacaktır”
“Kavgaya uluslararası boyut kazandırırsak bizleri hiç kimse yenemez!”
Metal işçisi yol arıyor!
Metal işçisinin öfkesi Kent Meydanı’na aktı
1 Mayıs’a kızıl müdahale!
Almanya’da 1 Mayıs
Akdeniz’de yaşanan insanlık trajedisi ve AB Zirvesi
Devrimci tutsaklardan 1 Mayıs mesajları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Akdeniz’de yaşanan insanlık trajedisi ve AB Zirvesi

 

Akdeniz’de tüm dünyanın gözleri önünde bir insanlık trajedisi yaşanıyor. Kuzey Afrika ile İtalya sahilleri arasında Akdeniz, giderek dev bir mezara dönüşüyor.

Avrupalı emperyalistler, kalelerinin içine girişleri engellemek için duvarları yükseltip “güvenlik” önlemlerini arttırırken Akdeniz’de binlerce insanı ölüme göndermeye devam ediyorlar.

ABD emperyalizmi ve onun NATO’ya bağlı Avrupalı müttefikleri Afrika ve Ortadoğu’da çıkardıkları savaşlarla bölge halklarını katledip büyük yıkımlara neden olurken, hayatta kalabilmek için ülkelerini terk eden insanları Avrupa’dan uzak tutmak ve diğerlerine caydırıcı olması için Akdeniz’in sularında ölüme terk ediyor.

Akdeniz’i aşmak isterken ölenlerin sayısı bu yılın ilk dört ayında 1750’yi buldu (bu sayı geçtiğimiz yıl aynı tarihte 90’dı). Mevsimlerden henüz ilkbahar olduğu düşünülürse yaz ve sonbahara kadar bu sayının üçe-dörde katlanacağını tahmin etmek güç olmasa gerek.

Peki kim bu insanlar?

Bunlar, Ortadoğu’da ve Kara Afrika’da süren emperyalist savaşlardan, müdahalelerden, şiddetten, ölümden kaçmaya çalışan ve sayıları giderek artan kadın-erkek, genç, çocuk yüz binler...

Bunlar varını yoğunu vererek, her türlü riski göze alan, şişme botlarla, bir dalgayla paramparça olmaya hazır balıkçı tekneleriyle, yaşayabilmek uğruna “ölümcül” bir “macera”ya atılan yüz binler... Bunlar “kaçak” göçmenler.

2015 başından bu yana Akdeniz’i geçerek İtalya kıyılarına ulaşabilmeyi başaran “kaçak” göçmen sayısının 31 bin 500 olduğu belirtiliyor. İtalyan sahil güvenlik birimlerinin, sadece 10-17 Nisan 2015 tarihleri arasında 13 bin 500 kişiyi kurtardığı ifade ediliyor. 2012 yılında Akdeniz’i aşabilen “kaçak” göçmen sayısı 12 bin iken, 2013 yılında 60 bine yükseldi. Bu rakamın 2014 yılında 210 bini aştığı, bunların 170 binden fazlasının İtalyan sahillerine ulaştığı belirtiliyor.

Ekim 2013-Eylül 2014 dönemindeki “Mare Nostrum” operasyonu kapsamında ise yaklaşık 100 bin göçmenin kurtarıldığı bildiriliyor.

“Kaçak” göçmenlerin sayısının rekor düzeye ulaşması Suriye, Irak ve Libya’da süren savaşlardan, Afrika’daki savaşlardan ve emperyalistlerin beslemeleri çetelerin saldırılarından kaçanlarla rekor düzeye ulaştı.

12 ve 19 Nisan’da Libya’dan yola çıkan “kaçak” göçmenleri taşıyan iki geminin batması ve 1100’den fazla insanın Akdeniz’in derin sularında hayatını kaybettiği katliamın (facianın) ardından, Avrupa’da AB’nin gerici sığınma politikaları sert tepkilere neden oldu. Bu tepkilere karşı AB şefleri olağanüstü toplanmak zorunda kaldı.

Brüksel’de olağanüstü toplanan Avrupalı emperyalistlerin devlet ve hükümet başkanları daha önce iç ve dışişleri bakanlarının mülteci ölümlerine karşı hazırladığı 10 maddelik bir planı kabul etti.

Zirveden ‘insani yardım’ yerine ‘güvenlik önlemleri’ çıktı. Serbest Ticaret Anlaşmaları ile Afrika’daki halkın varlıklarını tehlikeye düşüren, kıtanın tüm yeraltı-yerüstü kaynaklarını talan eden, Avrupa’dan gönderdiği zehirli çöp yığınları ile kıtayı tehdit eden, ‘gelişme politikaları’ adı altında Afrika halkını iliğine kadar sömüren, Ortadoğu’da çıkardıkları savaşlarla Ortadoğu halklarına ölüm ve yıkım getiren, işçi ve emekçilere, yoksul halka göç etmekten başka bir yaşam hakkı tanımayan emperyalistlerden insani ve kalıcı bir çözüm de beklenemezdi zaten.

Zirvede, kabul edilen plan mültecilere karşı askeri operasyonların arttırılmasını ve Afrika’da askeri yaptırımların hazırlanmasına olanak sağlamasını öngörüyor.

Planın ilk maddesi AB sınırlarının korunması için Akdeniz’deki sınır operasyonlarına ayrılan bütçenin 3 katına çıkarılmasını içeriyor. AB’ye giriş yapmak isteyen gemilere karşı önlem alacak olan ve İtalya sahillerindeki “Triton” ile Yunanistan sahillerindeki “Poseido” gücü için ayrılan bütçe aylık 3 milyondan 9 milyona çıkarıldı.

İtalya, AB’den beklediği yardımı alamayınca Kasım 2014’te Mare Nostrum operasyonunu sona erdirmiş, bunun üzerine Avrupa Komisyonu “Triton” adını verdiği yeni bir sınır operasyonu başlatmış, operasyonun yönetimi AB’nin dış sınırlarının güvenliğinden sorumlu Frontex ajansına verilmişti.

Planın ikinci maddesi Akdeniz’de mülteci gemisi olabilecek teknelerin daha yola çıkmadan bir şekilde tahrip edilmesini öngörüyor. Yani mültecileri getiren şebekelere karşı askeri önlemlerin devreye sokulması hedefleniyor. Bununla şebeke ağının çökertilmesi, yargıya sevk edilmeleri ve mali varlıklarına el konulması planlanıyor.

Planın 5. maddesine göre üye ülkeler tüm göçmenlerin parmak izlerini alacak. 8. madde ise başvurusu reddedilen mültecinin Frontex’in koordinesi altında ülkelerine geri gönderilme sürecinin hızlandırılmasına ayrılmış.

9. maddede Nijer Cumhuriyeti ve Libya’nın komşu ülkeleri ile ortak çalışmanın güçlendirilmesinin yanında, mültecilerin Avrupa’ya gelmesini engellemek için değişik ülkelerde kurulan kamplara daha fazla parasal destek yer alıyor.

Akdeniz’deki görev alanı ve mültecilerin üye ülkeler arasında paylaşılması gibi birçok tartışmalı konuda ise uzlaşmaya varılamadı.

Kısacası Avrupalı emperyalistler Akdeniz’de yaşanan mülteci katliamlarının ardından topladıkları zirvede, insani boyuttan çok Avrupa kalesinin savunmasını nasıl güçlendireceklerini planladılar.

AB’li güçlerin bu uygulamaları mültecileri korkutmanın daha da ötesinde. Onlar, emperyalist çıkarları için kendilerinin neden oldukları felaketleri kullanarak bölge halklarının arkasından Afrika’ya askeri bir müdahalenin yolunu döşüyorlar.

E. Güneş


 
§