20 Mart 2015
Sayı: KB 2015/11

Bahar döneminin ihtiyacı devrimci sınıf mücadelesidir!
Stratejik “ortak” gözden düşüyor!
'İç Güvenlik Paketi' hükümsüzdür!
AKP’den 1 Mayıs tehdidi: Taksim yasak!
“Öldürme yetkisi tescilleniyor!”
Kışlalarda asker ölümleri “şüpheli” değil, şüphesiz cinayet!
AKP’den yeni asimilasyon saldırısı
TİSK’ten sınıfa dönük saldırı hamlesi
Boytaş işçisi oyunu bozdu
Kadro yalanı seçim vaadi oldu
Bosch’ta öfke dinmiyor!
“Yeraltı madenleri kamulaştırılmalı”
Darp edilenler yargılanıyor
İşçi sınıfını sırtından vuran "sendikacılar" seçim oyunuyla yola devam ediyorlar!
Eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütelim! - S.Soysal
DİHA'nın kadın muhabiri şiddeti anlattı
Sudenaz'a sözümüz var!
Emperyalist politikanın iki yüzü: Münih veya Tröglitz
Ukrayna krizi, emperyalist yalanlar ve gerçekler
Anti-kapitalist öfke büyüyor!
DGB MYK Mart ayı toplantısı gerçekleştirildi
İÜ'de rektörlük seçimleri üzerine
Halepçe ve Beyazıt katliamları lanetlendi
Berkin Elvan eylemleri ışığında...
Hasan Ferit davasında planlı saldırı
Tutsaklara yönelik sınırsız baskı ve katliam yasası
TİHV: Ödemiyoruz!
Taşeron köleliğine son vermek için...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

8 Mart'ın güncel çağrısı...

Eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütelim!

S.Soysal

 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, tüm ülkede ağırlıklı olarak kadınların katıldığı yaygın ve kitlesel eylemlerle kutlandı. Özgecan Aslan’ın katledilmesinin ardından yaklaşık 40 kentte gerçekleşen eylemlerle aynı kitlesellik ve bileşenle olmasa dahi, 8 Mart’a coşku, öfke ve tepki hakim oldu.

Kuşkusuz bu tesadüf değildi. Kadınlar üzerindeki yılları bulan çifte baskı, eşitsizlik ve sömürü çarkı, on yılı aşkındır AKP’nin izlediği politikalar, kadınlar üzerinde daha kapsamlı saldırılara dönüştü. Dinci-gerici ideolojinin kadınları hedefleyen politikaları, sermayenin çıkarları ile örtüşerek kadının toplumsal konumunu daha da gerileten rol oynadı. Kadınların ucuz iş gücü olarak gören uygulamalardan, kadınların genç nüfusu arttırmaya dönük hedefler çerçevesinde kullanılmasından, gerici ideolojinin her türlü aşağılamaları kadınlar üzerinde ağır yüklere dönüştü. Bu durum, bir yandan toplumun üzerine bir tortu olarak çöken gericiliğin sonuçlarını en fazla kadınlar üzerinde yaratmasını kaçınılmaz kılarken, öbür yandan geniş bir kesim üzerinde de içten içe tepki biriktirdi. Haziran Direnişi’nde kadınların kitlesel bir şekilde alanlarda olması bu açıdan hiç tesadüf değildi.

Biriken enerji akacak kanal bulamadığı anda, yer yer sönümlense bile içten içte kaynamaya devam eder. Kadınlar payına da bu böyle yaşandı. Kadına yönelik hakaret ve aşağılamalar, şiddetin artması ve devletin şiddet uygulayanları aleni bir şekilde koruması, aynı zamanda toplumsal mücadelede yaşanan gelişmeler, Rojava direnişinin yansımaları, metal grevinin yarattığı rüzgar vb.’nin ardından Özgecan’ın vahşice katledilmesi fitili ateşledi ve kitlesel patlamalara yol açtı.

8 Mart’a ise böyle bir atmosferde girildi. Özgecan eylemlerindeki boyutuyla olmasa bile, 8 Mart eylemleri örgütlü zeminlerde katılım sınırlarında olsa dahi, coşku, öfke ve tepkiye sahne oldu.

Bir dizi kentte kadın platformlarının gerçekleştirdiği eylemler, platformların kendilerini kadının cinsel kimliğinden kaynaklı yaşadıkları sorunlar zemininde ortaya koymalarından da kaynaklı olarak, Özgecan eylemleri esnasında kadına yönelik şiddete, cinayetlere ve kadına yönelik saldırılara karşı tepki duyan ağırlıklı olarak küçük-orta burjuva kesimlerin buluşabildikleri zeminler oldular.

Ek olarak belirtmek gerekir ki, geçmişin Devrimci 8 Mart Platformu’nun bileşenleri de, ağırlıklı olarak bu bileşenin politik platformuna, renklerine, şiarlarına, her türlü dayatmalarına tabi olarak bu eylemlerde yerlerini aldılar. Dünün “karma” örgütleri salt kadınlarla alanlarda yer alırken, bileşenin renklerine büründüler, katıldıkları bileşenin politik platformunun da imzacısı oldular.

Sınıf devrimcileri ise, bulundukları her alanda, tek başlarına olsalar dahi, 8 Mart’ın sınıfsal ve tarihsel özüne uygun kutlamak konusunda ısrarlarını korudular. Bir dizi kentte, kadın erkek işçi ve emekçilerin yer aldığı, kızıla boyanan kortejlerle, kadınların yaşadığı her türlü sömürünün, baskının, şiddetin, kadın cinayetlerinin de “sınıfsal” olduğunu, kadın sorununun gerçek çözümünün kadını-erkeğiyle birleşik sınıf mücadelesinden geçtiğini haykırdılar.

Devrimci sınıf hareketi
öfkeyi doğru kanala akıtacak

8 Mart ve Haziran’dan beri belli vesilelerle açığa çıkan ve son Özgecan eylemlerinden sonra kendini daha belirgin olarak gösteren kadınların tepki ve öfkesi, toplumsal bir kapsama sahip kadın sorunu karşısında açığa çıkan hareketin gerçek zemininde yükselebilmesi için de devrimci sınıf hareketine olan ihtiyacı bir kez daha ortaya çıkarmaktadır. Toplumsal mücadelenin etkin bir bileşeni olmaya aday kadınların “kız kardeşlik” değil, “sınıf kardeşliği” temelinde hareket edebilmesi, devrimci sınıf mücadelesine ve bunun bir parçası olacak proleter kadın hareketine bağlı olacaktır. Aynı zamanda, bugün kadın sorununu cinsler arası eşitsizliğe ve son süreçte belirgin olarak yaşanan kadının cins kimliğine dönük saldırılar ve kadına yönelik şiddet karşısında erkek karşıtlığına indirgeyen politik platformların peşine sürüklenen kurum, kitle örgütü ve sendikaları da gerçek zemine çekecek şey devrimci sınıf mücadelesi olacaktır.

Sınıf çalışmasının ayrılmaz parçası

Bugün, sermaye sınıfının ve siyasal iktidarının kadınlara yönelik siyasal, toplumsal ve güncel saldırıları karşısında kadınlarda, özellikle emekçi kadınlarda biriken öfke ve tepkinin örgütlenmesi bir zorunluluktur. Aynı zamanda, kadın ile erkeği karşı karşıya getirerek sınıfı bölen reformist feministlerle, özellikle yaklaşan seçim sürecinde kadınların istem ve taleplerini düzen içine çekmeye çalışan anlayışlara karşı da mücadele kaçınılmazdır.

Bugün devrimci baharın sıcak günlerinin içinde, güncel planda yaklaşan 1 Mayıs süreci başta olmak üzere, önümüzdeki dönem, gerek çalışma yaşamında, gerekse toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadınların sömürüye, baskıya ve gericiliğe karşı tepkisini örgütlemek, ‘eşitlik ve özgürlük’ taleplerini yükseltmek, siyasal sınıf çalışmasının ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Yeni toplumsal mücadelelere gebe coğrafyamızın, kadınların daha güçlü mücadelelerine tanık olması ise kaçınılmazdır.

 
§