02 Ağustos 2013
Sayı: KB 2013/31

 Kızıl Bayrak'tan
Kirli savaşa karşı Kürt halkıyla dayanışmaya!
AKP’nin Suriye’yi bölme planı
“Korkacaksınız, titreyeceksiniz, yıkılacaksınız!”
AKP iktidarının çok yönlü kabusu
Gençlikten korkmaya devam ediyorlar!
Gençlik uykudan uyandı!
Biber gazı inkar edilemedi!
Güzeltepe’de çeteci katiller serbest!
Gezi Direnişi tutsak ailelerinden eylem
Bir “vandal”ın hikayesi..
Dilan’ın vurulması kayıt altında
Yol-iş bürokratlarının tutumu ve görevler!
Sendikal örgütlülüğe saldırılarda yola devam!
Bir fotoğrafın anlattıkları...
Gençlik içinde devrim mayası tutacak!
“Düşlediğimiz yaşamı burada somutlaştırdık!”
“‘Özgürlük’ talebi ile emeğin mücadelesi buluşacak!”

Mısır’da devrim ve karşı devrim sarmalı... - Volkan Yaraşır

Tunus’ta dinci-gericiliğe karşı direniş yayılıyor!
“ABD barışı” Filistin direnişini bitirmeye endekslidir!
Kadına yönelik gerici saldırılar devam ediyor!
Toplumcu Eksen Gezi Özel Sayısı çıktı
İstanbul’a park, kapitalizmin yeni ortaoyunu
Cezaevinde bir ses var
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İstanbul’a park,
kapitalizmin yeni ortaoyunu

 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Gezi Parkı Direnişi sonrası söylediği yalanlarla durumu kurtarmaya çalışıyordu. Topbaş şimdi de “Central Park’tan daha büyük park” vaadiyle ortalığa çıkarak yalanlara devam ediyor.

Topbaş, Veliefendi Hipodromu’nun bulunduğu alan ve çevresindeki bölge için ‘dev boyutlarda’ bir park projesi içine girdiklerini duyurdu. Sermaye hükümeti AKP şefi Erdoğan’dan icazet aldığını da ifade eden Topbaş “Central Park’tan daha büyük bir park yapıyoruz” yalanına sarılarak emekçileri aldatmaya çalışıyor.

Zira Topbaş kamulaştırma sonrası park alanının 50 hektar olacağını ifade ediyor. Veliefendi Hipodromu’nun alanın da parkla birlikte hesapladığında 110 hektarlık bir alan oluşuyor. Fakat Topbaş’ın daha büyük olacağını iddia ettiği ABD’deki Central Park 341 hektar! Üçte birinden de az olan bir alan üzerinden Topbaş şov yapmaya kalkıyor. Keza Veliefendi Hipodromu bile park alanından büyük. Fakat kelime oyunuyla hipodrom alanı park alanı içinde gibi gösteriliyor.

Büyüklük oranındaki çarpıtma esasen sonucu değiştirmiyor. Çünkü Topbaş’ın açıkladığı park projesini sermaye hükümeti AKP’nin yeni rant hesapları ve direniş karşısındaki manevraları olarak görmek gerekiyor. Öncelikle AKP’nin Gezi Parkı için alternatif bir alan sunma gayreti güttüğü ortadadır. Sermaye devleti büyük direniş nedeniyle İstanbul’un en merkezi yerindeki Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nın talanını durdurmak zorunda kalmıştı. Şimdi planlanan parkla ‘park istiyordunuz işte Gezi Parkı’nın on katı park’ denebilecek. Yine aynı amaçla miting alanı için Avrupa ve Anadolu yakalarında deniz doldurularak 1 milyon kişilik miting alanı inşa çalışmaları da sürüyor. “Parksa park, meydansa meydan” demek isteyen AKP şefleri böylece kendi iradesini kabul etmeyen kitleleri aldatabileceğini düşünüyor.

Direnişin yarattığı basınçla “bir durağın bile yeri değişecek olsa halka sorarız” cümlesini kuran Topbaş’ın bu tarz vaatler ve yalanları daha önce de sunduğu biliniyor. Fakat pratik kanıtlıyor ki Topbaş’ın tüm vaatleri ya yalan ya da çarpıtmaya dayanıyor. Gezi Parkı eylemlerinin başında da Topbaş’ın yaptığı “sadece yayalaştırma projesi” açıklaması unutulmuş değil. Topçu Kışlası AVM projesi yokmuş gibi yaparak kitleleri kandırmaya çalışan Topbaş, şimdi de “Çırpıcı Çayırı Parkı” üzerinden yalanlar saçıyor. Erdoğan da konuya dair dolaylı açıklamalar yaparak reklam kampanyasına katılıyor. Erdoğan, “Central park değil şehir parkı” diyerek taklitçi olmamak gerektiği vurgusuyla konuya giriyor. Erdoğan’ın açıklaması bir yönüyle Central Park’tan büyük park yapamayacaklarının kabulüyken diğer yandan amacın gizlenmesine destektir.

Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser!”

Marks’ın bu sözü direnişte çokça kullanıldı. Kapitalizmin doğaya bakışını özetleyen bu söz bugün yapılan park projesini okumamızda da önemli bir hat sunuyor. Marks burjuvazinin kimliğini tek cümleyle teşhir ederken Gezi Parkı için sokağa çıkanların bilinç sıçraması da kendini bu özlü ifadede buluyordu.

Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keserse, gölgesini satabileceği ağacı da diker! Bu çıkarsamayı teyit eden bir diğer veriyse, yapılacak parkın alan tercihidir. Zeytinburnu-Bakırköy hattında kalan bu park bölgedeki dev inşaat projeleri düşünüldüğünde yeni bir rantın parçası olduğu da ortaya çıkıyor. Yapılacak park ile bölgenin ticari getirisi yükseltilecek. Parkın “Central Park” olup olmamasından daha önemli olan da budur.

“Akın Tekstil’e ait 74 bin metrekarelik fabrika ve arazisi de takas yoluyla İBB mülkiyetine alınacak” diyen Topbaş, parkın projesinin patronlara kar getireceğini de ilan ediyor. Kamulaştırma adıyla yapılan alışverişin kamu zararına gerçekleşeceğinden hiç kuşku yok. Zira kamu imkanlarıyla alınacak arazilere ödenecek meblağlar milyonlarla ifade ediliyor. Burjuvazi için hizmet üreten büyükşehir belediyesi her yıl milyonlarca lirayı bir iki haftalık lale ekimi için harcarken elbette bu projeye de benzer bir harcamanın önü açılıyor.

İstanbul diğer bir dizi kentle kıyaslandığında hala şehir içi yeşil alanlara sahiptir. Bu alanların kullanım imkanlarının artırılması, parkların uzakta kalan bölgelerde yapılması asıl ihtiyaçtır.

AKP park yaparsa ya girişi parayla olur ya da parkın ‘daniskası’ olur. Ya Zeytinburnu gibi bu koca şehrin gökdelenlerle dolan bir köşesine yapılıp “şehir merkezi” diye sunulur. Ya da Maltepe sahildeki gibi denizi doldurarak 7 adalı park diye sunulur. Tüm kara parçalarını bitirmiş gibi Adalar fay hattının karşısında binlerce metrekarelik alanı doldurup park yapmayı büyüklük sayıyorlar.

Topbaş ve AKP şefleri sadece bir konuda doğru örneği tanımlıyor. Central Park Amerika’da burjuvazinin kalbi Manhattan’ın tam ortasında bulunuyor. Yani burjuvazinin gökdelenler arasından çıkıp rahat nefes alabileceği bir alan ihtiyacına hizmet amacı taşıyor. Bu noktadan bakıldığında AKP şefleri de aynı amacı güderek İstanbul’a bir park kazandırdıklarını ifade etmeleri yalan olmayacaktır. Zeytinburnu-Bakırköy hattı gibi emekçilerle anılmayan bir bölgede yapılan park elbette Central Park’ı örnek alıyordur. Ama direniş günlerinin başında söylenen bir söz vardı, hatırlayalım; “Mesele Gezi Parkı değil arkadaş, hala anlamadın mı?”

 

 

 

Risk değil rant alanı

 

Etiler’de imar izni verilen gökdelen arazisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Riskli Alan” statüsüne çevrildi. Bakanlar Kurulu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın isteği üzerine aldığı kararla yaklaşık 32 bin metrekare alanı kapsayan, eski “Etiler Polis Meslek Yüksek Okulu” arazisini “Afet Riski Altındaki Alanlar” statüsüne aldı. Karar, 24 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanarak bağıtlandı.

Akmerkez AVM civarındaki arazi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı planlarda 2,5 emsal inşaat hakkı verilmiş, yükseklik ise serbest bırakılmıştı. Şehir Plancıları Odası ve Mimarlar Odası İstanbul şubeleri rant projesi için dava açmıştı.

Odaların dava açması ve davanın muhtemel bir yürütmeyi durdurma kararı alacak olması Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Bakanlık proje alanı için araziyi ‘Riskli Alan’ ilan etti.

Riskli alan kararı bakanlığa dönüşüm yasasına dayanarak olağanüstü bir yetki veriyor. Kararla dönüşüm için Boğaziçi Kanunu, İmar ve Koruma yasaları dahil 13 ayrı yasaya uyma zorunluluğu ortadan kaldırılıyor. Ayrıca çıkacak olası yürütmeyi durdurma kararları da mahkemeler yasaya göre yetkisiz olduğu için engelleniyor.

Geçtiğimiz mayıs ayında da Kadıköy Fikirtepe gibi önemli bir rant alanı “Riskli alan” ilan edilerek olası evini satmayan mülk sahiplerine baskı yolu açılmıştı. “Riskli alan” hakkı bakanlığın elinde bir koza dönüşerek her türlü yasal engeli aşmak için devreye sokulan koruma kalkanı işlevi görüyor.



 

 

 

 

 
§