26 Mart 2010
Sayı: SİKB 2010/13

 Kızıl Bayrak'tan
Mücadele yolunda güçlü ve örgütlü yürümek için 1 Nisan’ı kazanmalıyız!
AKP hükümeti stand-by anlaşması yerine OVP ile yola devam edecek
Erdoğan’dan kaçak Ermenilere sınırdışı etme tehdidi
MİB: “Bizden çaldıklarınızı
geri alacağız!’’
Türk-İş’ten 78 günlük
ihanetin savunusu
İşçi ve emekçi hareketinden
TÜBİTAK direnişçisi Aynur Çamalan’la direniş süreci üzerine konuştuk
TARİŞ’te tek çare
direniş ve mücadele
Direnişçi TEKEL işçileriyle
1 Nisan Ankara buluşması
üzerine konuştuk
Sınıfsal öfke ve
kin birikiyor - Volkan Yaraşır
TEKEL Direnişi’nin geleceği
işçi sınıfının geleceğidir!
İşçi-öğrenci TEK-EL, tek yumruk!
Yerel işçi bültenleri genel grev-
genel direnişi örgütlemeye çağırıyor!
Gençliğin Newroz eylemlerinden
DLB faaliyetlerinden..
Emperyalistler dolaylı görüşmeleri başlatma çabalarını sürdürüyor
Sermayenin yoğunlaşması,
silahlanma ve sefalet
Avrupa’da Newroz kutlamaları
Türkiye’de demokratikleşme
sorunu hakkında kısa notlar…- 5 -
M. Can Yüce
Sermaye devleti cüceleşirken...
Devrimci ve Demokratik Yapılar
Arasi Diyalog ve Çözüm
Platformu’ndan açıklama
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Türk-İş’ten 78 günlük
ihanetin savunusu

Kuruluşundan bugüne asli görevi sermaye adına işçi sınıfı içerisinde ajanlık yapmak olan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ibretlik bir toplantıya-etkinliğe daha imza attı.

22 Mart günü Bolu Abant’ta bölge ve il başkanlarını toplayarak seminer gerçekleştiren Türk-İş, 6-9 Aralık 2007 tarihlerinde yapılan 20. Olağan Genel Kurul’da genel başkanlık görevine seçilen Mustafa Kumlu’nun dönemini değerlendirdi.

İki yıl iki aylık ihanete övgü...

Yaptığı konuşmada son iki yıllık süreci genel hatlarıyla ele alan ve bu sürecin dökümünü sunan Mustafa Kumlu, SSGSS süreci, kriz, kamu toplu iş sözleşmeleri, 1 Mayıs’lar, Hak-İş’in Türk-İş’in örgütlülüğüne yönelik saldırıları, kiralık işçi düzenlemesi ve TEKEL sürecine ilişkin çarpıcı tespit ve değerlendirmelerde bulundu. Kumlu’nun yaptığı konuşmadan çıkan toplam sonuç ise mücadelenin önündeki temel engellerden biri olan Türk-İş bürokrasisinin yalan ve ikiyüzlülüğünün bir kez daha tescillenmesi oldu. Hemen her süreçte kendisine bağlı sendikalara üye işçileri yüzüstü bırakan Türk-İş bürokrasisi bu toplantıyla icraatlarını aklama telaşına düştü. Kumlu’nun konuşmasında dikkat çeken temel yan ise TEKEL sürecine ilişkin değerlendirmelerdi. 17 Ocak mitinginde TEKEL işçilerinin öfkesinin hedefi olan ve kürsü işgaliyle karşılaşan Türk-İş bürokratları 78 gün boyunca başlarını eğerek Türk-İş Genel Merkezi’ne girmek zorunda kalan kendileri değilmiş gibi tüm yüzsüzlükleriyle icraatlarını savundu.

Kumlu’nun konuşmasında dikkat çeken başka bir yan ise kriz sürecine ilişkin değinmeleriydi. Türk-İş’e bağlı çeşitli sendika şubelerinin grev direnişlerine herhangi bir destekte bulunmayan Türk-İş, sahiplenmediği bu süreçle ilgili “Krize karşı alınması gereken önlemlerle ilgili çalışmalarımız oldu” demekle yetindi.

Türk-İş’in, hükümetle perde arkasında yaptığı görüşmeler sonucunda alelacele bitirdiği ve ihanetle sonuçlanan kamu sözleşmeleri süreci, 2008 ve 2009 1 Mayıs’ları da Türk-İş’e göre büyük bir katılım ve coşkuyla kusursuz olarak geride bırakılmıştı.

Kumlu’ya göre her şey yapıldı

Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun seminer konuşmasının gövdesini ve asıl dikkat çeken yanını ise TEKEL direnişine ilişkin aktarımları oluşturdu. TEKEL’deki 78 günlük direniş sürecinde defalarca kez protesto edilen ve işbirlikçi-ihanetçi çizgisi ile TEKEL işçilerince hedef alınan Türk-İş bürokrasisi bir kez daha kendini aklama telaşına düştü.

TEKEL’deki direniş sürecini değerlendiren Kumlu, sürece diğer konfederasyonları katarak ‘destek çemberi’ni genişletmek için hassasiyet gösterdiklerini ve 78 günlük süreçte attıkları her adımın Tek Gıda-İş Sendikası’nın istediği şekilde gerçekleştiğini sözlerine ekledi.

Yönetime geldikleri tarihten bugüne kadar yapılan Başkanlar Kurulu toplantılarının 3’ünün TEKEL’deki direniş sürecinde yapıldığını aktaran Kumlu bu süreçte bölgesel mitingler gerçekleştirme kararının uygulanmamasını ise Tek Gıda-İş’in Ankara merkezli eylem kararlarına bağladı. TEKEL sürecine ilişkin değerlendirmelerinde topu Tek Gıda-İş Sendikası’na atan Kumlu şöyle konuştu:

“...Bu kararlar alınırken de Tek Gıda-İş Başkanımız sürecin içinde olmuştur. Hatta o yeteri kadar anlaşılamaması nedeniyle TEKEL işçilerinin tepkisine neden olan son karar, Sayın Türkel’in ve diğer konfederasyonların genel sekreterlerinin önerileri üzerine şekillenmiştir. Şöyle ki bizim konfederasyon başkanları olarak yapacağımız toplantıdan önce Sayın Türkel’in de içinde bulunduğu genel sekreterler bir toplantı yapmış, bu toplantıdan bir dizi karar önerisi çıkmıştır. Bizim başkanlar olarak yaptığımız, bu önerileri değerlendirmekten ve metne dönüştürmekten ibarettir.”

Türk-İş topluluğuna seslenen Kumlu, TEKEL’deki direniş sürecinde Türk-İş tarafından alınan eylem kararlarına “her türlü katkının büyük bir coşkuyla verildiği”ni iddia etti.

TEKEL işçilerinin eyleminin Türkiye’deki güvencesiz çalışma koşullarını gündeme getirdiğini belirten Kumlu TEKEL işçisinin 78 gün boyunca Türk-İş’in önünde tarih yazdığını ifade etti. TEKEL işçilerinin kamuoyu vicdanında kazandığını söyledi.

Kumlu konuşmasında hükümete de şu mesajı verdi:

“Hükümet, binlerce insanın mağdur olmasına yol açan 4/C ve benzeri güvencesiz istihdam uygulamalarını bir an önce Türkiye gündeminden çıkarmalıdır. Bu Türkiye için bir ihtiyaçtır. Aksi halde eylemler devam etmek mecburiyetindedir. Çünkü işçiler ve kamu çalışanları, bu tür çalışma biçimlerini Türkiye’ye yakıştıramamakta ve bu mağduriyete hemen son verilmesini istemektedir.”

23 Şubat 2010 tarihinde Türk-İş Genel Sekreterliği görevinden istifa eden Tek Gıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel’in istifasını da değerlendiren Kumlu “istifa kararının kendilerinde de bir şaşkınlık yarattığı”nı ifade etti. “Ancak istifa tek taraflı bir müessesedir, bize düşen bu karara saygı duymak olmuştur.” dedi.

Türk-İş’teki iki yıl iki aylık genel başkanlık sürecinde sermaye hükümeti AKP’nin bir dediğini iki etmeyen, sosyal yıkım saldırılarının altına imzasını atan Türk-İş’in başkanı “Türk-İş AKP’nin arka bahçesi” yorumlarına da yanıt verdi. Kumlu, son iki yılda Türk-İş tarihinin en büyük eylemlerine önderlik ettiklerini iddia ederken “emeğin hak ve çıkarları için mücadele etmek zorunda oldukları”nı dile getirdi.

İşci sınıfına karşı ihanetleri geçmiş icraatlarıyla tescillenmiş Türk-İş bürokrasisi genel başkan Kumlu’nun ağzından kendiliğinden teşhir olmuş oldu. 78 günlük TEKEL direnişi sürecinde sermaye hükümetinin kapılarını aşındırmasına rağmen direnişin basıncıyla zor anlar yaşayan Türk-İş bürokratları düze çıkma telaşında olduklarınının işaretini verdi. TEKEL işçilerinin birçok ilde sürdürdüğü 1 Nisan hazırlıklarına ve 26 Mayıs 2010 tarihi için alınan genel eyleme herhangi bir hazırlıkları ve planları bulunmayan bu bürokrat takımı sınıf örgütü olması gereken sendikaların görev ve sorumluluklarının üzerinden bir kez daha atladı. Sendika bürokratları üzerlerine düşen rolü oynarken tüm bu ihanet ve işbirliği tablosu bir kez daha TEKEL işçilerinin mücadeleyi sendika bürokratlarının eline bırakmaması gerektiğini hatırlattı.


 

 

Adana BDSP’den 1 Nisan çağrısı

Adana BDSP, TEKEL işçilerinin 1 Nisan’da Ankara’da gerçekleştireceği eylemi çalışmalarına konu ederek 1 Nisan’da TEKEL işçilerinin yanında saf tutma çağrısı yapıyor.

BDSP, işçi ve emekçileri 1 Nisan’da Ankara’ya çağıran “Direnen TEKEL işçisiyle dayanışmaya! 1 Nisan’da Ankara’ya / BDSP” şiarlı afişleri ve bildirileri kullanıyor.

Öte yandan 1 Nisan eylemiyle devam edecek olan TEKEL direnişi; 1 Mayıs’a, ardından da 26 Mayıs’a kadar geçecek süre içerisinde önemli bir yerde duruyor. Adana’dan sınıf devrimcileri de bu dönemde toplam faaliyeti bir kampanya havasında yürütecek ve gerçekleştirmeyi hedeflediği Adana İşçi Kurultayı’nın da bu atmosfere yaslanarak güçlü geçmesini sağlayamaya çalışacak. 26 Mayıs’a kadar geçecek bu yoğun dönemde sınıfa seslenilen araçların etkin kullanımı hedeflenecek.

1 Nisan eyleminin güçlü geçmesini sağlamak maksadıyla ilk olarak ildeki sendikalardan siyasal yapılara tüm kurumların ve TEKEL işçilerinin de katılımıyla bir toplantı gerçekleştirilmesi planlanıyor. Böylelikle Ankara’dan direniş çadırlarını kaldırdıktan sonra farklı eylem ve etkinliklerle direnişlerini sürdüren ve kendi cephelerinden sınıf dayanışmasını yükselten TEKEL işçilerine verilecek desteğin örgütlenmesi sağlanacak.

Bu süre zarfında BDSP’nin TEKEL direnişiyle ilgili çalışması sadece propaganda sınırları içerisinde kalmayacak. Bu çabanın bir ürünü olarak işçi ve emekçiler TEKEL işçileriyle buluşturulacak. Ortak sorunlara karşı ortak çözümlerin tartışılacağı bir söyleşi gerçekleştirilecek. 28 Mart günü “Güvencesiz çalışmaya, geleceksiz yaşamaya karşı TEKEL işçilerinin açtığı yoldan ileri!” başlığı altında yapılması planlanan bu söyleşi ile 1 Nisan sonrasına dair planlamalar yapılacak.

Kızıl Bayrak / Adana