Kızıl Bayraktan...
Ulucanlar katliamının yıldönümü etkinlikleri tüm yurtta sürüyor. Eylemler aynı zamanda devrimci tutsakları sahiplenme ve F tipine izin verilmeyeceğini bir kez daha ortaya koyma anlamı da taşıyor. Katil devlet ise devrimcilerin ölülerinden de en az dirilerinden olduğu kadar korkmaya devam ettiğini göstermeyi sürdürüyor.
Geçtiğimiz haftanın etkinlikleri sırasında, Ceyhan Cezaevi önünde gerçekleştirilen Adana eyleminde 6, Karacaahmet mezarlığındaki Ümit Altıntaşın mezarı başında gerçekleştirilen İstanbul eyleminde de 200 civarında eylemci gözaltına alındı. Ancak, polisin tüm yığınağına ve engelleme çabasına rağmen eylemler yapıldı. Hatta denilebilir ki, gözaltı olayı, eylemleri emniyet binalarına da taşıyarak zeminini genişletmiş, süresini uzatmış oldu. Vatandaki işkence evi, bir kez daha eylem alanına çevrildi, devlet terörü bir kez daha toplu direnişin sillesiyle kendi ininde yere çalındı.
Ulucanlar yıldönümü etkinlikleri, bu hafta sonu (1 Ekim Pazar) İzmirde gerçekleştirilecek Habip Gülün mezar anmasıyla sürecek. Habipin Helvacı köyündeki mezarı başında gerçekleştirilecek etkinliğe katılım, devletin geçen yılki cenaze törenine saldırısına da yanıt verme anlamında önemli bir yere sahip durumda. Hatırlanacağı gibi, Habipi-Habipleri katletmekle hırsını alamayan devlet cenazelerine karşı da azgınca saldırıya geçmiş ve Habipin cenaze törenini engelleyebilmek için törene katılanların büyük çoğunluğunu gözaltına almış, tutuklamış, yargılamıştı. Fakat bu terörüyle İzmir devrimci-demokrat kamuoyunu sindiremediği/sindiremeyeceği kısa zamanda görüldü. Devletin hücre saldırısı İzmirde de hakettiği karşılığı buldu. Bu mücadelede bir simge ve önemli bir mevzi anlamına gelen Ulucanlar anma etkinliklerine katılım bu nedenle de güçlü olmak zorunda.
*Devrimin mevzileri geliştikçe düzeninkiler daralıyor. Bir yandan devrimci-demokratik mücadele hareketleri, bir yandan sınıfın günlük iktisadi-demokratik hak mücadelesi, İMF-TÜSİAD yıkım programının tıkır tıkır işletilmesini riske sokuyor. İMF uşağı Ecevit hükümeti, işleyişi hızlandırmak için olağan seyre yasadışı müdahaleye yeltendikçe, düzen içinde de kimi engellere toslamaktan kurtulamıyor. Ankara yine bir KHK krizine girmiş bulunuyor. Memur kararnamesinden sonra, şimdi de 3 kamu bankasının yağmasını düzenleyen kararname köşkten döndü.
*Sınıf hareketi ise alttan alta kaynamaya devam ediyor.
İstanbulda grevi engellenen belediye işçilerinin eylemleri sürüyor. Metalde ise uzlaşmazlık zaptı tutuldu. Bir önceki TİSteki ihanetiyle metal işçilerinden sıkı bir tokat yiyen Türk Metal sendikası, bu kez açıktan bir satışa cesaret edemediği gibi, MESSi sözde bombardımana tutarak işçilerin nabzını kaybetmemeye çalışıyor. Yani satış için daha ince ayar yolunu tutmuş görünüyor.
Metal işçileri, 98 sürecinin derslerinden de yararlanarak, bir ihanete daha kesinlikle izin vermemelidir. Bunun için grev ve eylem komitelerini daha sıkı örgütlemeli ve denetlemeli, fabrikalar arası koordinasyonu sürekli kılmalıdırlar.